🦌 Fazla C Vitamini Düşüğe Neden Olurmu

Bu da düşük olan ferritin seviyenizin hızla yükselmesini sağlayacaktır. 3.Bol bol C vitamini alımı yapın. C vitamini ilaçları ya da C vitamini bakımından zengin besinler bu minerali önemli derece arttıracak. Genellikle mandalina,havuç,portakal,limon gibi besinler tüketmenizi öneriyoruz. 4.Demiri emen besinler tüketmeyin. Dr. Josh Axe. C vitamininin coronavirüse karşı koruyuculuk sağladığını iddia eden sosyal medya paylaşımları nedeniyle C vitamini takviyelerinin hızla tükendiğini muhtemelen görmüşsünüzdür. Doktorlar ve araştırmacılar yüksek dozda damardan C vitamini alımının yeni coronavirüs üzerindeki etkilerini araştırıyorlar C vitamini, güçlü bir doğal antihistaminik ve antialerjik olduğu için alerjilerle savaşmaya yardımcı olur. Bu, semptomların iyileşmesini sağlar ve zamanla gelecekteki alerjik reaksiyonların oluşumunu azaltır. Alerjilerle ilgilenmek, sinüzit veya astım gibi daha ciddi durumlarla ilişkili olabileceğinden çok önemlidir. Cvitamini bakımından zengin olan zencefil ve zerdeçalın bağışıklık güçlendirici etkileri bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Halk arasında da zencefil ve zerdeçalın bal ile karıştırılarak tüketildiğini görüyoruz. Yeşil çay tüketiminin artırılması önemli. Yeşil çay hem bir antioksidan, hem iyi bir Günlük Değer. Yiyecek ve içeceklerin besin değeri etiketlerinde bulunan bu sayılar, yiyecek ya da içeceğin bir porsiyonuyla sağlanan, önerilen günlük besinsel alım miktarının yüzdesini verir. Megadoz. Vücudun ihtiyaç duyduğu vitamin ve mineralleri günlük değerinin %100''ünden daha fazla sağlayan takviyelerdir. Vejetaryenlerin saçı neden dökülür sorusuna verilebilecek birçok yanıt bulunur. Vejetaryenlerin saç dökülmesinin nedenleri genellikle alınan vitamin ve protein oranı ile ilgilidir. Vücudun tüm ihtiyaçlarının karşılanması tırnak, saç, deri, organ ve kas sağlığının da kaliteli olmasını sağlar. Genetik faktörlerden B Vitamini kompleksinde B2 Vitamini, Roboflavin, Nikotin Asidi, Panthoten Asidi, ve Folasid bulunur. B6 VİTAMİNİ (PYRİDOXİN) ve B12 Vitamini (cyanocobalamin) bulunur. B Vitamini eksikliği vücutta bir çok olumsuz durumların oluşmasına ve kuşun genel durumunun bozulmasına neden olur. B1 VİTAMİNİ. Bu vitamin; tüm tohumlu Bu durumda zaten çoklu organ yetmezliğine neden olan ileri derece COVİD hastalarında C vitamini böbreklere büyük hasar yapmaz mı? 2. C vitamininin kandaki ferritin düzeyini yükselten bir Aynızamanda C vitamini içeriği zengin olan yiyecekleri tüketmek de demir emiliminizin artmasına yardımcı olabilir. Yeşil sebze veya baklagilleri tüketirken biraz portakal suyu içmeye çalışın. Kafein vücuttaki demir emilimini azalttığından çay, kahve ve kola tüketimine dikkat edilmelidir. 5 Prof Dr. Deniz Ulaş Hızlı. 06.05.1977 tarihinde Tarsus’ta doğdum. İlk öğretim ve Lise eğitimimi Tarsus’ta yaptım. 1995 yılında ilk tercihim olan HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ Tıp Fakültesine girerek hayalini kurduğum mesleğe ilk adımımı atmış oldum. 2001 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldum. Fazla protein de yağ olarak depolanır. Son zamanlarda atkins diyeti, protein diyeti, ketojenik diyet gibi protein ve yağ oranı çok yüksek ve karbonhidrat oranı çok düşürülmüş diyetlerin aslında bazı hastalıkların tedavisinde kullanıldığını ve ihtiyaç üzerine ortaya çıktığını hatırlatan Pala, konuyla ilgili şu TEKRARLAYANDÜŞÜKLER (HABİTÜEL ABORTUS) Gebeliğin 20. haftasından önce üç veya daha fazla kendiliğinden düşük (abortus) olmasıdır. Çiftlerin yaklaşık %1-2 'sinde bu sorun vardır. Sebep olarak rahimle ilgili anormallikler yada pıhtılaşma bozuklukları bulunabileceği gibi %50 sinde sebep bulunamaz. Genellikle genetik KKbMutQ. İnsan sağlığı açısından büyük önem taşıyan, suda eriyen ve vücutta tutulumu olmayan bir vitamin olan C vitamininin günlük olarak alınması gerekir. İnsan sağlığı açısından büyük önem taşıyan, suda eriyen ve vücutta tutulumu olmayan bir vitamin olan C vitamininin günlük olarak alınması gerekir. Bu vitaminin gereksinim miktarı kişiye göre değişir. Miktarı belirleyen faktörler arasında yaş, cinsiyet, gebelik, sigara, alkol kullanımı, hastalık gibi etkenler olarak alınması gereken vitamin ve mineral ihtiyacını karşılamanın yolu dengeli, yeterli ve hayatınıza ayak uydurabilen bir beslenme programından geçer. Bu uyarıyı dikkate alıp beslenme programınızı şekillendirirken aşağıdaki bilgilere ve uyarılara kulak vermenizde yarar var– Zaman içinde biriken ve birçok kaynaktan dolayı maruz kalınan serbest radikaller yaşlanmayı hızlandırır. C Vitamini ise bu etkiye karşı kalkan görevi gören, yaşlanmayı yavaşlatan önemli mikro besin öğelerindendir.– C vitamini önemli bir serbest radikal avcısıdır. Serbest radikalleri yakalar ve etkisizleştirir. Bu nedenle antioksidan etkisine sahip olan vitaminler arasında en önemlisidir. Çünkü diğer antioksidan vitaminler olan A ve E vitaminini de yenileyerek yeniden kullanılabilir hale getirir.– Osteoartrit ve romatizmal artrit gibi enflamatuar hastalıkların şiddetini azaltır, kolajen yapımını uyarır.– Akciğer hava yollarını da kapsayan antioksidan özelliği nedeniyle astım hastalarının daha fazla C vitaminine ihtiyacı vardır. Günlük 1000-2000 mg'lık dozların astım semptomlarını hafiflettiği ve vücudun histamin üretimini azalttığına dair çalışmalar vardır. Ancak bu dozlar ishali de tetikleyebilir.– Soğuk algınlığının şiddetini azaltır.– Kesik, kırık ve yanıkların hızla iyileşmesine imkan verir.– Hücreleri ve DNA'ları hasar ve mutasyonlara karşı korur.– Katarakta karşı koruyucudur. Özellikle güneş ışığının göz lensine verdiği zararı azaltır. Günde 1000 mg C vitamininin çeşitli hastalık şikayetlerini azalttığına yönelik bilimsel çalışmalar vardır.– Damarlarda biriken kolesterolün plağa dönüşüp inme ve kalp krizine neden olma riskini azaltır.– Çoğu araştırma, yeterli düzeyde sebze-meyve tüketmenin kalp hastalıkları, felç ve kanser dahil olmak üzere birçok kronik hastalık riskini azalttığını ortaya koyuyor. Bu tür bir durum yaşandığında da C vitamininden zengin bir beslenme programı uygulayanların bu tür rahatsızlıkların olumsuz sonuçlarıyla daha az karşılaştığı da bilimsel ortaya ortaya konmuştur.– C vitamini demir emilimini arttırır. Basit bir örnekler açıklamak gerekirse demir yönünden zengin besinleri portakalla tüketmek sağlık açısından faydalıdır.– Besinlerden alınan mikro besin öğelerinin vitamin, mineral vb. emilimini arttırır.– Dünya Sağlık Örgütü bir insanın günlük C vitamini gereksinimini karşılayabilmesi için beş porsiyon sebze ve meyve tüketmesini kaynakların C vitamini içeriğiHayvan türlerinin çoğu, bitkiler gibi C vitamini ihtiyacını kendi kendine sentezler. İnsanlarda böyle bir durum olmadığı için C vitaminin besinlerle ya da dışarıdan takviyeyle alınması gerekir. Ancak metabolize olamayan fazla miktardaki C vitamini idrarla atılır. Karaciğer gibi sakatatlar, istiridyeler, balık yumurtası, deve sütü, anne sütü, keçi sütü, inek sütü diye devam eder. Bunlar çiğ miktarlarına göre sıralanmıştır ve hayvansal kaynaklar güvenilir C vitamini kaynakları değildir. İçeriklerindeki yaklaşık C vitamini miktarları, yukarıdaki listede yer alan kavundan daha vitamini eksikliğinde neler yaşanır?– Anemi kansızlık – Enfeksiyonlara karşı vücut direncinin düşmesi – Yaraların geç iyileşmesi – Saç kuruluğu – Vücutta kolay oluşan morluklar – Diş eti iltihabı – Burun kanamaları – Yavaşlamış metabolizma sonucu kolay kilo alımı – Kaba, kuru, pullu cilt – Şiş ve ağrılı eklemler – Zayıflamış diş minesiİçeriğinde C vitamini bulunan besinler Sağlık açısından sebze ve meyveleri mevsiminde tüketmek çok önemli. İçerdiği C vitamini bakımından zengin olan besinlerin listesi ise şu şekilde sıranalabilir Bektaşi üzümü, kavun, kiraz, kuşburnu, sarımsak, şeftali, yeşil chili biberi, greyfurt, havuç, guava, ahududu, elma, frenk üzümü, mandalina, kuşkonmaz, kırmızı biber, passion fruit, pancar, kırmızı chili biberi, ıspanak, armut, maydanoz, lime, marul, kivi, mango, salatalık, brokoli, böğürtlen, patlıcan, Brüksel lahanası, patates, kuru üzüm, Trabzon hurması, domates, incir, mürver, kızılcık, muşmula, papaya, yabanmersini, soğan, çilek, üzüm, portakal, kayısı, limon, erik, ananas, karpuz, karnabahar, muz, lahana, avokado. Tüm çiftler kendileri için uygun zamanın geldiğini düşündüğünde bir bebek sahibi olmak isterler. Bu bakımdan gebeliğin gerçekleşebilmesi için öncelikle doğal yoldan korumasız cinsel ilişki ile gebelik denenir, ardından üremeye yardımcı tedavi yöntemleri uygulanarak gebelik elde etmeye çalışılır. Ancak gebelik gerçekleştikten sonra da, bebeğin, anne adayının sağlığı, gebeliğin sorunsuz bir şekilde devam edip etmeyeceği endişesi yaşanır. Gebeliklerin en sık görülen komplikasyonu düşüktür. Düşük olmasının en önemli belirtisi ise kasık ağrısı ve kan gelmesidir. Bunların yanında anne adayının sıklıkla yaşadığı bulantının aniden kesilmesi de akla düşük riskini getirmektedir. Gebelikte düşükten bahsedildiğinde; en sık görülen düşük nedeni, fetüsün gelişimindeki anormalliklerdir. Bu konuda yapılan çalışmalar, düşüklerin birçoğunun kromozom genetik anomalilerine bağlı olduğunu gösteriyor. Aynı şekilde anne-baba adayının yaşı, beslenme, bağışıklık sistemi ve bazı hastalıklar da düşüğü tetikleyen etkenler olarak sıralanabilir. Anne adayında B12 vitamini eksikliği de yüksek oranda düşüklere yol açmaktadır. Gebelik öncesinde çiftlerin sağlıklı beslenmesi; yumurta -sperm kalitesini ve dolayısıyla da döllenmeyi etkilemektedir. Bu bağlamda planlı gebeliklerin 2 – 3 ay öncesinden başlayarak anne ve baba adaylarının Omega-3, folik asit ve B12 vitamin takviyelerine başlaması gebeliğin sağlıklı olması bakımından önem taşır. Düşük nedir? Gebeliklerin 20. haftasından önce ve bebeğin kilosu daha 500 grama ulaşmadan gerçekleşen gebelik kayıplarına düşük denir. Gebelikte düşüğün en önemli sebebi kesinlikle genetik faktörlerdir. Bir gebeliğin daha 20. haftasını doldurmadan önce sonlanması düşüktür. Hamileliğin en sık görülen komplikasyonu olan düşük, tüm gebeliklerde ortalama % 15-40 arasında yaşanmaktadır. Hatta pek çok kadın gebeliğin çok erken dönemlerinde düşük yapar, ancak bunu biraz ağır bir adet kanaması zanneder ve düşük olduğunu fark edemez. Tüm düşüklerin yaklaşık % 75’i 16. gebelik haftasından önce, % 62’si ise 12. gebelik haftasından önce gerçekleşmektedir. Gebelik ilerledikçe, anne karnındaki bebek büyüdükçe gebeliğin düşükle sonlanma riski azalır. Anne adayı ilk düşük yaptıktan sonra tekrar düşük yapma riski % 25, ikinci düşükten sonra % 30 ve onun sonrasında ise bu risk % 40 olur. Gebelikte düşük belirtileri nelerdir? Gebeliklerde düşüğün ilk bulgusu ve anne adayının hemen anlayabileceği ilk belirti vajinal kanamadır. Düşükten kaynaklı kanama açık renkli bir kanama olabileceği gibi vajinal salgılarla karışık koyu kahverengi bir kanama da olabilir. Gebelikte vajinal kanama yaşayan anne adayı vakit kaybetmeden gebeliği takip eden doktora ya da en yakın sağlık kuruluşuna gitmelidir. Ancak anne adaylarının % 70’inde, gebeliğin ilk haftalarında lekelenme şeklinde kanamalar görülebilir. Gebeliğin ilk haftalarında meydana gelen bu lekelenmeler, embriyonun rahme tutunmasının belirtisi olup düşükle ilgili değildir. Fakat lekelenme değil de, daha çok kanama şeklinde olan vajinal kanamaya kasık ağrısı ve krampların eşlik etmesi, düşüğün en önemli göstergelerindendir. Gebeliklerin ilk aylarında vücutta artan progesteron hormonunun bağırsak ve idrar yolları üzerindeki etkilerine bağlı olarak da kasık ağrısı görülebilir. Bu durumda kanama yoksa yine endişeye gerek yoktur. Ancak düzenli aralıklarla gelen ve giderek şiddetlenen kasık ağrısı olması durumunda hemen doktora başvurulmalıdır. Zira uzun süreli kanama ve kramplar genellikle düşükle sonlanmaktadır. Düşüğe sebep olan etkenler nelerdir? Hastalıklar Anne ve baba adayının gebelikten önce var olan hastalıkları ve bunların tedavisinde kullandıkları ilaçlar gebeliğin düşükle sonlanmasına sebep olabilir. Anne adayının üreme yollarıyla ilgili yaşadığı hastalıklar genellikle tedavi edilmiş olsa da sonraki gebeliklerde düşüğe yol açabiliyor. Bu bağlamda diyabet, tiroit bezi hastalıkları, polikistik over sendromu ve yaşanan enfeksiyonlar gebelikte düşük sebebidir. Anne adayının yaşı Gebelik söz konusu olduğunda anne adayının yaşı gebeliğin gerçekleşmesi, sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi ve bebeğin sağlığı açısından çok büyük önem taşıyor. Anne yaşı ilerledikçe çiftler, düzenli cinsel ilişkide bulunulmasına rağmen gebelik elde edilene kadar geçen süre uzuyor ve gebeliğin sağlıklı bir şekilde devam etmesi de zorlaşıyor. Anne adayının yaşının düşük riski üzerindeki etkisi 20 yaşın altında; % 20-24 yaşları arasında; % 25-29 yaşları arasında; % 10 30-34 yaşları arasında; % 35-39 yaşları arasında; % 40-44 yaşları arasında; % 44 yaşın üstünde; % Baba adayının yaşı Gebelikte baba adayının yaşı kesinlikle anne adayının yaşı kadar büyük önem göstermemektedir. Ancak 50 yaşın üzerindeki baba adaylarının bebeklerinde genetik anomali görülme ve dolayısıyla bebeğin düşme riski yüksektir. Trombofili Gebelik süresince pıhtılaşma bozuklukları, yani kanın pıhtılaşma eğilimi göstermesi bağlı plasenta sorunları, damar tıkanıklıkları yaşanabilir. Gebelikte trombofili düşüğe sebep olan önemli faktörlerden birisidir. Egzersiz Gebelikte anne adaylarının hem fazla kilo almaması, hem hareket kabiliyetini yitirmemesi hem de gebeliğin sağlıklı devam etmesi için düzenli olarak egzersiz önerilir. Bu bağlamda gebeliğin ilk üç aylık döneminde, gebelik öncesinde yapılan hafif egzersizlere devam edilmesinde sıkıntı yoktur. Ancak anne adayının vücut ısısında yükselmeye neden olacak ağır ve uzun süreli egzersizler kesinlikle gebelik için zararlıdır. Özellikle de gebeliğin ilk haftalarında vajinal kanama yaşayan anne adaylarının egzersiz yapmaları sakıncalıdır. Travma ve stres Gebelik, başlı başına zor bir süreçtir. Anne adayı ruhsal, fiziksel ve psikolojik olarak yıpranır. Ancak bir de bu dönemde ailevi, sosyal, ekonomik bir sorun yaşanması, stresli bir dönem içine girilmesi de gebeliğin düşükle sonuçlanmasına yol açabilir. Cinsel yaşam Normal ilerleyen bir gebelikte çiftin cinsel yaşamının kısıtlanmasına gerek yoktur. Ancak tekrarlayan düşük, vajinal kanama, lekelenme ve kasık ağrısı şikayeti olan anne adaylarının özellikle ilk haftalarda cinsel aktivitelerini sınırlamaları gerekir. Sağlıksız beslenme Gebelik öncesinden başlayarak anne ve baba adaylarının sağlıklı, taze sebze, meyve, kırmızı ve beyaz et odaklı beslenmesi; yumurta ve sperm kalitesini kesinlikle olumlu etkiler. Kaliteli sperm ve yumurtanın döllenmesiyle de sağlıklı embriyolar ve dolayısıyla da sağlıklı bir gebelik ortaya çıkar. Ancak tam tersi olarak sağlıksız hazır gıdalarla beslenen çiftlerin gebeliklerinde sorunlar yaşanır, düşük riski daha fazladır. Özellikle de anne adayının B12 vitamini bakımından yoksun beslenmesi düşüklere yol açar. Bunların yanında gebelik öncesinde anne ve baba adayının, gebelik döneminde ise anne adayının sigara ve alkol kullanımı gebeliğin düşüle sonlanmasına sebep olur. Zayıf bağışıklık sistemi Bağışıklık sistemi, insan vücudunun hastalıklara karşı savunma mekanizmasını oluşturan, kişinin hastalıklara yakalanmasını önleyen bir sistemdir. Gebeliklerde yaşanan düşüklerin sebepleri araştırıldığında pek çok sorunun aslında yeterince çalışmayan, yeterince güçlü olmayan bağışıklık sisteminden kaynaklandığı gözlenmiştir. Hatta bu konuda yapılan çalışmalara göre nedeni açıklanamayan düşüklerin yaklaşık % 60’ının bağışıklık sistemindeki bozukluklardan kaynaklandığı ortaya çıkmıştır. Genetik faktörler Gebeliklerde düşüklerin en önemli nedenlerinden birisi kesinlikle genetik faktörler, özelliklerdir. Kadın, erkek herkesin her hücresinde 46 adet 23 çift kromozom vardır. Bebek bu kromozomların 23 tanesini anneden, 23 tanesini de babadan almaktadır. Bu şekilde 46 kromozom taşıyan bir embriyo oluşmaktadır. Embriyonun oluşumu sırasında ortaya çıkan problemler kromozom sayısında anomalilere yol açar. Bunun dışında embriyonun kromozom sayısı normal olmasına rağmen, kromozomların diziliminde hata bulunabilir. Anne veya baba adayında bu şekilde dizilim sorunu, yani translokasyon olduğunda bu durum anne veya baba adayında herhangi bir sağlık sorununa yol açmazken, döllenme sırasındaki genetik bilgi dağılımında dengesizlik meydana getirebilir. Bu da gebeliğin düşükle sonuçlanmasına sebep olabilir. Oluşturulma Tarihi Aralık 11, 2014 1627Memorial Ataşehir Hastanesi Dahiliye Bölümü'nden Prof. Dr. Birsel Kavaklı, bilinçsizce tüketilen A vitaminin karaciğer bozukluğuna, C vitaminin ise böbrek taşına ve mide rahatsızlıklarına yol açabildiğini yaptığı yazılı açıklamada, sağlıklı yaşam, hastalıklardan korunmak ya da enerji kazanmak için vitamin kullanımının giderek arttığını belirterek, vitamin ihtiyacını doğal besinlerden karşılamak yerine bilinçsizce ek vitamin alınmasının hastalıklara davetiye çıkardığını kaydetti. VİTAMİNİ DOKTORA DANIŞMADAN ALMAYINSağlıklı bireylerin gıdalara ek olarak vitamin almalarına gerek olmadığını vurgulayan Kavaklı, kişinin vitamin eksikliği varsa bunu doktor kontrolünde almasını önerdi. Kavaklı, "Bilinçsizce tüketilen A vitamini karaciğer bozukluğuna, C vitamini böbrek taşına ve mide rahatsızlıklarına yol açabilmektedir" ifadesini kullandı. FAZLA A VİTAMİNİ KARACİĞER ZEHİRLEYEBİLİRGereksiz yere alınan A vitaminin fazlasının vücutta birikerek karaciğer zehirlenmesine yol açabildiğine, D vitamininin fazlasının ise kandaki kalsiyumun yüksek konsantrasyonda olmasına neden olabileceğine dikkati çeken Kavaklı, kalsiyumun fazlasının böbrek taşına sebep olabileceğini, yüksek miktardaki B3'ün sinir sisteminde, kandaki glukoz ve yağda uyuşturucu etkisi yaratabildiğini vitamininin uzun süreli yüksek dozda alımının, kimi zaman geri dönüşümü olmayan sinir hasarlarına neden olabileceği uyarısında bulunan Kavaklı, ABD'de yapılan bazı araştırmalarda aşırı vitamin kullanımı ile ilerlemiş prostat kanseri arasında bağlantı olduğunun tespit edildiğini aktardı."FAZLA ALINAN C VİTAMİNİ TAŞA NEDEN OLABİLİR" Kavaklı, soğuk algınlığı, grip gibi hastalıklarda ilk başvurulan C vitaminin, yüksek dozda ve uzun süre alınması halinde oksalat taşları oluşturabileceğini ifade vitamininin mide asidini artırdığını ve midenin saldırgan faktörlerinden biri olduğunu belirten Kavaklı, şu bilgileri verdi"Anemik hastalarda demirle birlikte C vitamini alınması önerilir ancak demir birikimi olan hemokromatoz durumlarında ve hemolitik anemilerde C vitamini önerilmemektedir. Gerekli olan vitaminler ve miktarları, doktor kontrolünde belirlenmelidir. Genellikle büyüme ve gelişme çağında, hamilelikte, ileri yaşlarda, kronik hastalığı olanlarda, alkolizmde eksikliği belirlenen vitaminler kullanılmaktadır. Vitaminlerin tavsiye edilen günlük miktarları 'RDA' olarak tanımlanmaktadır. Bu değerler, vitaminlerin etiket bilgilerinde yer almaktadır. Ama yine de ihtiyaç duyulan miktar kişiden kişiye farklılık gösterebileceğinden mutlaka doktor kontrolünde olunmalıdır. Çünkü belirli hastalıklarda kişiye daha yüksek oranda vitamin tavsiye edilir ayrıca ilaçlar vitaminlerin aktivitelerini engelleyebilmektedir."Kavaklı, doğal yollarla, sebze ve meyve ağırlıklı ve dengeli bir beslenmenin tercih edilmesi gerektiğine işaret ederek, "Mevsimine göre uygun miktarlarda tüketilen taze meyve ve sebzeler, en zengin vitamin ve mineral kaynaklarıdır" görüşünü paylaştı. Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Aile Hekimliği Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Hülya Akan, bilinçsiz alınan vitaminlerin yarar yerine zarar getirebileceğini olmamak için çoğu kişi sürekli C vitamini tabletleri alıyor. Hem C vitaminin gripten koruduğuna dair kanıt yok hem de böbrek taşı olan kişilerin fazla C vitamini kullanmaması neye göre almalıyız?Vitaminler vücudumuz için gerekli olan maddelerdir. Tabii ki eksikliğe göre almalıyız. Özellikle beslenme bozukluğu olanlarda, çok ileri yaşlardaki kişilerde, hamilelikte, bebekliğin erken dönemleri gibi bazı özel durumlarda takviye yapılmalıdır. Ama bunlar dışında sağlıklı bireylerde ekstra vitamin almanın ek bir yararı olduğu kanıtlanmış bir bilgi değildir, ama zararı olduğu da kişiler kendileri karar verip vitamini kullanıyor. Bu doğru mudur? Eğer vücudun bir eksiği yoksa vitamin almanın bir yararı yok. O nedenle hekimin kişiyi muayene edip bir ihtiyacı varsa onu tespit ederek gerekirse vitamin vermesi doğrudur. Aksi halde bazen yarar yerine zarar getirebilir. Bu noktada şunu açıklığa kavuşturmak gerekiyor. Vitamin adı altında çok fazla ürün var ve bunların bir kısmında antioksidan veya çeşitli hastalıklara iyi geldiği iddiası ile bitkisel kökenli bileşikler mevcut. Bir kısmı ile ilgili yeterli bilimsel veri mevcutsa da hepsi hakkında elimizde kanıtlanmış bilgi yok ve çok sık kullanılan bazı bitkisel kökenli desteklerin yan etkilerinin ya da kişinin kullandığı diğer ilaçlarla olumsuz etkileşimleri olduğunu tür zararlar meydana gelebilir?Öncelikle piyasada çok fazla vitamin, antioksidan ve bitkisel kökenli destekler satılıyor. İlaç etkileşimleri çok önemlidir. Örneğin kan sulandırıcı ilaç kullananlarda bazı bitkisel kökenli destekler ilacın etkisini arttırabilir, bu da kanama riskini artırarak kişiyi olumsuz yönde etkileyebilir. Diğer bir olumsuz etkisi ise hastanın bitkisel desteklere fazla güven duyması nedeni ile asıl tedavisini ihmal edebilmesi. Örneğin şeker hastalığının ilaçları bellidir, ama bazen hastalar kimyasal ilaç daha zararlı olabilir düşüncesi ile bitkisel desteklerle çözüm arayışına gitmektedir. Bu da şekerin kontrol almasını geciktirebiliyor, şeker hastalığı sinsi ve vücutta çok hızlı tahribat yapabilen hastalık olduğundan bu gecikme organların hasarlanması ile düzenli olarak ekstra C vitamini alanlar hiç hasta olmam diye düşünüyor. Oysa fazla C vitamini fazla alındığında daha önce böbrek taşı olan kişilerde böbrek taşı oluşumu riskini artırabilir. Ayrıca C vitamininin gribal enfeksiyonları azalttığı ya da önlediğine dair bir kanıtımız da dışında her ilacın olumlu etkisi olduğu gibi olumsuz etkileri de vardır. Bu nedenle bilinçsiz kullanmamak gerekir. Normal beslenen bir insan ihtiyacı olan vitaminleri besinlerden alır; ihtiyacından fazlasını ise zaten vücut kullanmayıp dışarı atar. Atamadıkları ise vücutta birikerek yan etkiler yapabilir. Eğer vitamin almak istiyorsanız doğal yollardan sebze ve meyve ağırlıklı ve dengeli bir beslenmeyi tercih edin. D vitamini sadece kemiklerimiz ile kalsiyum ve fosfat dengesi için değil, aynı zamanda vücudumuzda önemli rol oynayan birçok organ için düzenleyici bir hormondur. Bu vitamin eksikliği ile insülin direnci, kalp-damar hastalıkları, kanser ve bağışıklık sistemine ait sorunlar arasında ilişki olduğu gözlenmiştir. Üreme organlarına önemli etkileri olduğu ise son yıllarda yapılan araştırmalarda tespit edilmiştir. Eksikliğinin kısırlık ve gebelikte oluşabilen bazı ciddi sorunlarla bağlantılı olduğu düşünülmektedir. D vitamininin biyolojik aktif formu 1,25 dihidroksi D vitamini şeklindedir. Hücresel etkileri hücre çekirdeğindeki D vitamini reseptörleriyle olur. D vitamini eksikliğinin önceki yıllara göre 4 kat arttığı tespit edilmiştir, örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde halkın %36’sında D vitamini eksikliği olduğu bildirilmektedir. Bu duruma yol açan nedenler arasında güneş ışığının yetersiz alınması, güneş ışınlarına bağlı cilt kanseri oluşması korkusuyla kullanılan güneş koruma faktörleri, çevre kirliliği ve yetersiz beslenme sayılabilir. Obezite de D vitamini eksikliği için bağımsız bir risk faktörüdür. D vitamininin doğal kaynakları nelerdir? 1. Güneş ışınları D vitamininin en büyük kısmı cildimizde güneş ışınları ultraviole B etkisiyle oluşur. Kollar, bacaklar ve yüzün 15-20 dakika güneş ışığına maruz kalması günlük D vitamini ihtiyacını karşılamaktadır. Yaz aylarında 3 hafta güneşlenmenin 6 aylık ihtiyacı karşılayabileceği bildirilmektedir. Faktör 20 ve üzerindeki güneş koruma faktörleri kullanıldığında ise deride D vitamini oluşamaz. D vitamininin ciltte üretimi yaşla giderek azalır. Cilt rengi koyu olanların, açık renkli olanlara göre özellikle kış aylarında daha uzun süreli güneş ışınlarına ihtiyacı olmaktadır. 2. Gıdalar Geriye kalan küçük bir miktar %20’den daha azı ise yiyeceklerle elde edilir Yağlı balıklar Ton, uskumru, somon gibi Peynir, süt, tereyağı, sıvı yağlar Balık yağı Yumurta sarısı Patates Yulaf Bitkiler Isırgan otu, maydanoz, yonca D vitamini eksikliğine yol açan nedenler Yetersiz güneş ışığı almak D vitamini içeren gıdaların yetersiz alınması D vitamininin barsaklardan yetersiz emilmesine yol açan hastalıklar Karaciğer veya böbrek hastalığı olanlarda, D vitamininin etkin forma dönüşememesi Bazı ilaçlar D vitamininin kısırlığa etkileri D vitamininin polikistik over sendromlu PKOSkadınlarda önemli bir sorun olan insülin direncini ve kandaki androjen hormonlarını azalttığı yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Kısırlığın önemli nedenlerinden biri olan endometriosis oluşumunda D vitamini metabolizmasındaki sorunların rol oynayabileceği araştırılmaktadır. Adetlerin şiddetli ağrılı olduğu dismenöre durumunda D vitamini verildiğinde, şikayetlerin azaldığı saptanmıştır. Yumurtalıkları uyarmak için sık kullanılan bir ilaç olan klomifen sitratın 50 mg verildiği kadınlarda D vitamini eksikliği mevcutsa, daha az folikül yani yumurta geliştiği ve gebelik oranlarının da düşük olduğu tespit edilmiştir. Yapılan bir araştırmada tüp bebek tedavisinde kan ve folikül yumurta sıvısında D vitamini değerleri yüksek olan kadınlarda, düşük olanlara göre daha fazla gebelik elde edildiği bildirilmiştir. Yine sonuçları yeni yayınlanan bilimsel bir araştırmada donör yumurta alıcısı kadınların kanlarında D vitamin düzeyine bakılarak gebelik oranları karşılaştırılmıştır. Kanda bakılan formu 25 OH D vitamini olup, 30 ng/ml’nin üzerindeki değerler normal olarak kabul edilmiştir. D vitamini değerleri normal olan kadınlarda gerek klinik gebelik, gerekse canlı doğum oranları belirgin şekilde yüksek bulunmuştur. Bu araştırma vitaminin özellikle endometrium’ üzerine etkili olabileceğini düşündürmektedir. D vitamininin gebelikte önemi Anne karnındaki bebeğin kalsiyum ihtiyacı gebeliğin özellikle son aylarında artar. D vitamininin aktif formu da artarak, gebeliğin son 3 ayında maksimum düzeye ulaşır. Preeklampsi, gestasyonel diyabet gibi gebelikte ortaya çıkan ve hem anne, hem de bebek sağlığını tehdit eden sorunların D vitamin eksikliğiyle ilgili olabileceği düşünülmektedir. Bu konularla ilgili çalışmalar devam etmektedir. Özellikle önceki gebeliklerinde bu sorunları yaşamış gebelerde D vitamin düzeyine bakılarak, eksiklik saptanırsa bu vitaminin verilmesi hem bebek, hem de anne sağlığını olumlu etkileyecektir. D vitamini eksikliğinde sezeryan ile doğum riskinin arttığı düşünülmektedir. Gebelikte bakteriyel vaginoz olarak tanımladığımız vajinal enfeksiyon görülme sıklığı da bu vitamin eksikliğinde artmakta. Özellikle gebeliğin son üç ayında D vitamini verildiğinde, bebeklerin doğum kilolarının daha fazla olduğu da tespit edilmiştir. Anne sütü vitamin D açısından yeterli değildir. Bu nedenle gerek gebelik, gerekse süt verme döneminde D vitamini yetersizliği olmamasına özen gösterilmelidir.

fazla c vitamini düşüğe neden olurmu