🏮 Inşikak Suresi 19 Ayet Tefsiri
Hac Suresi 36. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri. 05 Haziran 2021
KURAN’I KERİM TEFSİRİ ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR İnşikak Suresi Tefsiri, Türkçe Meali ve Açıklaması Gök yarıldığı (veya parçalandığı) vakit.
AyetAyet Kuran-ı Kerim Oku | Sayfa Sayfa Kuran-ı Kerim Oku | Kurani Kerim Dinle | Dini Oyun Oyna | | Sure Sure Kurani Kerim Oku | » 84. inşikak Suresi 19. ayeti kerime 84.Sure 589.Sayfa 30.Cuz Kuranda 5903.Ayeti Kerime Sonraki Ayet Surenin Tefsiri : "inşikak suresi Tefsiri"
BayraktarBayraklı Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Meali. - Hayır! Şafağa, geceye ve onun topladığı şeylere, dolunay şeklini alan Ay'a yemin ederim ki siz halden hale geçersiniz. Siz elbette bir hâlden (başka) bir hâle geçeceksiniz. Siz evreden evreye binip geçeceksiniz. Kesinlikle tabakadan tabakaya bineceksiniz.
O, Kerem Sahibi Yaratıcı Her şeye kaadirdir, galiptir. Bütün kâinatta böyle dilediği gibi tasarrufta bulunmak hakkı, onun tek olan zatına mahsustur. Hiçbir kimse, o Yüce Yaratıcının irâde buyurmuş olduğu şeye mâni olamaz. Ö. NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ. 19 Açıklama Ayet Suresi Şûrâ Tefsir ve. Bağlantıyı al.
ElmalıTefsiri. 1. Gök yarıldığı (veya parçalandığı) vakit. Göğün İNŞİKAK’ı, bu âlemin değişmesi için yukarı tarafından gelen ilâhî emrin inmek ve gerçekleşmek üzere gökte ortaya çıkışıdır. Bunun başlangıcı çatlama, sonu da “O gün biz göğü, kitapların sayfasını dürer gibi düreceğiz
Tpbenzin fiyatları Nisa suresi 119 ayet tefsiri Nisâ Suresi 119. Ayet Meali, Nisâ 119,4:119. Search for 50 gram bilezik ne kadar in the English version of Wikipedia. Wikipedia is a free online ecyclopedia and is the largest and most popular general reference work on the internet. Nisa suresi 119 ayet tefsiri Nisâ Suresi 119.
İnşikakSuresi. İnşikak Suresi, ( Arapça: سورة الانشقاق ), Kur'an 'ın 84. suresidir. [1] Sure 25 ayetten oluşur. [2] Mekke 'de İnfitar Suresi 'nden sonra indirildiğine inanılmakta olan sure, ismini ilk ayette geçen ve parçalanmak, yarılmak anlamına gelen inşikak kelimesinden alır. [3]
İnşikaksuresi; İnşikak 19; İnşikak Suresi 19. Ayet Meali Meallerde İnşikak 19; Tüm Mealler: İnşikak 19; Elmalılı (Orj): İnşikak 19
Fetih suresi 18-19 ayet meali ve tefsiri 03:30 21 Eylül 2019 ﴾18-19﴿ O ağacın altında sana yeminle bağlılık söz verirlerken bu müminlerden Allah razı olmuştur; onların gönüllerinde olanı bilmiş, onlara huzur ve güven vermiş, pek yakın bir fetihle ve elde edecekleri birçok ganimetle de kendilerini ödüllendirmiştir.
AlakSuresi 19. Ayet. Ayeti Dinle. Meal Ekle/Çıkar. Hepsini Seç/Sil. Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.
19Nis.2021 - Bu Pin, Zeyneb tarafından keşfedildi. Kendi Pinlerinizi keşfedin ve Pinterest'e kaydedin! Furkan Suresi 53. Ayet Türkçe Meali ve Tefsiri
kiSREt. Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Leterkebunne tabekan an tabakinElbette geçeceksiniz bir halden bir hale. Ki siz mutlaka tabakadan tabakaya binip atlayacak uzaydaki yüksek katlara, mekânlara veya manevi makamlara ulaşacaksınız. Ya da, ibadet, istikamet ve kanaatle boyut değiştirip enerji bedenlerinizle velayet mertebelerinde dolaşacak ey insanlar! Hiç şüphesiz bir halden bir hale geçeceksiniz yani doğum, gençlik, ihtiyarlık, hastalık, sağlık, fakirlik, zenginlik, ölüm, kıyamet, ahiret gibi safhalardan siz, ey inkâr edenler, kademe kademe artan şiddetli azaplara dûçâr ki siz bir halden başka bir hale gerçekten tabakadan tabakaya muhakkak halden hale binib kat bekat bir şeye bineceksiniz. Veya birbirine benzer dönemlerden geçeceksiniz.16,17,18,19. Hayır! Şafağa, geceye ve onun topladığı şeylere, dolunay şeklini alan Ay'a yemin ederim ki siz halden hale en gücün, halden hale uğrarsınızMuhakkak siz biri diğeriyle bağlantılı olarak halden hale âyet insan hayatının farklı devrelerine işaret etmektedir. Yani “anne rahminde belli aşamalardan geçerek beden elbisesi giyeceksiniz; doğumla dünya... Devamı..16,17,18,19. Şemsin gurûbundan sonra kalan kırmızılığa, etrâfı kaplayub setr iden giceye, bedr-i tâm hâlinde olan kamere kasem iderim ki ey insân hâlden hâle siz bir durumdan diğerine uğratılacaksınız. tabakadan tabakaya bineceksinizŞüphesiz siz hâlden hâle 17, 18, 19. Hayır! Şafağa, geceye ve onda basan karanlığa, dolunay olmuş aya yemin ederim ki, halden hale evreden evreye binip siz elbette halden hale sizler binip binip gececeksiniz elbette tabakadan tabakayaKesinlikle tabakadan tabakaya Kıyamet Günü halden hale sürekli değişecek ama asla yok olup ey insanlar, hiç şübhesiz, o halden bu haale bineceksiniz.Ki siz ey insanlar! Mutlaka tabakadan tabakaya binecek hâlden hâle geçeceksiniz!Halden hale bebeklik, çocukluk, gençlik, olgunluk, yaşlılık zenginlik, fakirlik gibi ne de olsa kılıktan kılığa elbette halden hale siz hâlden hâle [tabak] şüphesiz siz Allah'a doğru birbiriyle uyumlu bir aşamadan diğerine de evrendeki diğer tüm varlıklar gibi hâlden hâle geçecek ve Rabb’inizle buluşuncaya dek aşama aşama ilerleyeceksiniz. Yolculuğunuz ana rahminde başlayacak; oradaki yaratılış evrelerini tamamladıktan sonra doğum, çocukluk, gençlik, olgunluk, ihtiyarlık merdivenlerini birer birer tırmanacak; sonra ölüm, berzah, diriliş, hesap aşamalarından geçerek yolculuğun son aşamasına, ebedî âhiret yurduna varacaksınız ve orada ya cennet nîmetleri içinde sonsuz bir hayat yaşayacak, ya da ebedî cehennem azâbına mahkûm olacaksınız!Elbette, tabakadan tabakaya bindirilip bakalım daha ne hallere siz halden hale geçeceksiniz. Siz elbette bir hâlden başka bir hâle siz, halden hale¹ Yani siz, hep aynı halde kalmayacaksınız. Gençlik, yaşlılık, ölümden sonra diriliş, mahşerde cezâ ve mükâfat aşamasına geleceksiniz. ... Devamı..[işte böylece, ey insanlar,] siz adım adım ilerleyeceksiniz. ¹⁰10 Yahut “bir safhadan/durumdan diğerine” Zemahşerî yani, kesintisiz bir ilerleme içinde -hamilelik, doğum, büyüme, yaşlanma, ölüm ve sonunda yeni... Devamı..Siz mukadder sona doğru adım adım ilerliyorsunuz. 22/5-6, 23/12...17ey insanlar; mukadder sona doğru safha safha, adım adım ilerleyeceksiniz.[⁵⁶⁴⁵][5645] Veya “Bir boyuttan diğer boyuta geçerek ilerleyeceksiniz”. Burada zikredilen insan tekinin veya soyunun yeryüzündeki serüvenidir. Zira âhiret ... Devamı..Elbette ki halden hale mülâki halden hale geçeceksiniz! Ki, siz, mutlaka tabakadan tabakaya bineceksiniz!Bu âyeti müfessirler "Halden hale, nesilden nesle geçecek, değişikliklere uğrayacaksınız" şeklinde açıklamışlardır. Fakat yıldızlara âidolan ışık ve ... Devamı..Kesinlikle basamak basamak sen, bir aşamadan bir aşamaya bir tabakadan diğerine geçeceksiniz.22 Buna “Gerek birey, gerekse toplum olarak hayatınızın çeşitli dönemlerinde halden hale geçeceksiniz” anlamı verilmiştir. İbni Abbas’a göre ise bu â... Devamı..Ki siz boyuttan boyuta/halden hale mutlaka bir ḥala bir ḥālden bir ḥāle ey kafirlər, qiyamət günü haldan-hala düşəcəksiniz!That ye shall journey on from plane to shall surely travel from stage to stage.60476047 Man travels and ascends stage by stage. In 673 the same word in the form tibaqa was used of the heavens, as if they were in layers one above ano... Devamı..
İnşikak Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 25 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “inşakka” fiilinin mastarı olan “İnşikâk” kelimesinden almıştır. İnşikâk, yarılmakdemektirİnşikak Suresi Arapça Okuİnşikak Suresi Arapça Dinleİnşikak Suresi Türkçe Okuİnşikak Suresi Türkçe Meali Okuİnşikak Suresi Türkçe Meali Dinleİnşikak Suresi Konusuİnşikak Suresi Nuzülİnşikak Suresi Faziletiİnşikak Suresi Hakkında Sıkça Sorulan Sorularİnşikak Suresi Tefsiriİnşikak Suresi Hakkındaİnşikak Suresi Arapça Okuİnşikak Suresi Arapça yazılı olarak okumak için lütfen sayfayı aşağı Suresi Arapça 1. Sayfaبِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِاِذَا السَّمَٓاءُ انْشَقَّتْۙ١وَاَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْۙ٢وَاِذَا الْاَرْضُ مُدَّتْۙ٣وَاَلْقَتْ مَا ف۪يهَا وَتَخَلَّتْۙ٤وَاَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْۜ٥يَٓا اَيُّهَا الْاِنْسَانُ اِنَّكَ كَادِحٌ اِلٰى رَبِّكَ كَدْحاً فَمُلَاق۪يهِۚ٦فَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِيَم۪ينِه۪ۙ٧فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَاباً يَس۪يراًۙ٨وَيَنْقَلِبُ اِلٰٓى اَهْلِه۪ مَسْرُوراًۜ٩وَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ وَرَٓاءَ ظَهْرِه۪ۙ١٠فَسَوْفَ يَدْعُوا ثُبُوراًۙ١١وَيَصْلٰى سَع۪يراًۜ١٢اِنَّهُ كَانَ ف۪ٓي اَهْلِه۪ مَسْرُوراً١٣İnşikak Suresi Arapça 2. Sayfaاِنَّهُ ظَنَّ اَنْ لَنْ يَحُورَۚۛ١٤بَلٰىۚۛ اِنَّ رَبَّهُ كَانَ بِه۪ بَص۪يراًۜ١٥فَلَٓا اُقْسِمُ بِالشَّفَقِۙ١٦وَالَّيْلِ وَمَا وَسَقَۙ١٧وَالْقَمَرِ اِذَا اتَّسَقَۙ١٨لَتَرْكَبُنَّ طَبَقاً عَنْ طَبَقٍۜ١٩فَمَا لَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَۙ٢٠وَاِذَا قُرِئَ عَلَيْهِمُ الْقُرْاٰنُ لَا يَسْجُدُونَۜ٢١بَلِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُكَذِّبُونَۘ٢٢وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا يُوعُونَۘ٢٣فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ٢٤اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ اَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ٢٥İnşikak Suresi Arapça Dinleİnşikak Suresi Arapça Dinle, İnşikak Suresi’ni Abdulbaset Abdussamed’den Arapça dinlemek için lütfen Play ▶️ butonuna Suresi Türkçe Okuİnşikak Suresi Türkçe latin alfabeysiyle yüzünden okumak için lütfen sayfayı aşağı Suresi Türkçe 1. SayfaBismillahir rahmanir ezinet li rabbiha ve izel ardu elkat ma fiha ve ezinet li rabbiha ve eyyuhel insanu inneke kadihun ila rabbike kedhan fe emma men utiye kitabehu bi sevfe yuhasebu hısaben yenkalibu ila ehlihi emma men utiye kitabehu verae sevfe yed’u yasla kane fi ehlihi Suresi Türkçe 2. Sayfaİnnehu zanne en len inne rabbehu kane bihi la uksimu biş leyli ve ma kameri izet terkebunne tabakan an ma lehum la yu’ iza kurıe aleyhimul kur’anu la keferu a’lemu bima beşşirhum bi azabin amenu ve amilus salihati lehum ecrun gayru Suresi Türkçe Meali Okuİnşikak Suresi Türkçe Meali okumak için lütfen sayfayı aşağı Suresi Türkçe Meali 1. SayfaRahman ve Rahim olan Allah’ın yarıldığındave Rabbini dinleyip haklandığında,yer uzatılıp dümdüz edildiğindeve içindekileri dışa atıp tamamen boşaldığında,ve Rabbini dinleyip haklandığında,ey insan, sen gerçekten Rabbine doğru çaba üstüne çaba gösterir, sonra da O’na varırsın!O zaman kitabı sağ eline verilen,kolay bir hesaba tabi tutulurve ailesine sevinçli olarak kitabı arkasından verilen ise,Helak diye çağırırve alevli ateşe o, ailesi içinde Suresi Türkçe Meali 2. SayfaÇünkü o, hiç inkılap görmeyecek bu durumunun asla değişmeyeceğini çünkü Rabbi, onu yemin ederim, o şafağa,geceye ve derlediğine,ve derlendiğinde dolunay haline geldiğinde o aya ki,sizler binip binip tabakadan tabakaya halden hale geçeceksiniz!O halde onlara ne oluyor ki, iman Kur’an okunduğu zaman secde etmezler?Hatta o küfredenler yalan derler!Oysa Allah, içlerindekini için onlara acı bir azap müjdele!Ancak iman edip iyi işler yapanlar başka; onlara tükenmez bir mükafat vardır!İnşikak Suresi Türkçe Meali Dinleİnşikak Suresi Türkçe Meali Dinle, İnşikak Suresi Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN’in Türkçe Mealini, Ahmet DENİZ’den dinlemek için lütfen Play ▶️ butonuna Suresi Konusuİnşikak Suresi konusu, Sûrede kıyametin kopması, onun ardından gerçekleşecek olan uhrevî hesap, insanların iman ve amellerine uygun yargılama, ceza ve ödül gibi konular etkili bir üslûpla Suresi NuzülMushaftaki sıralamada seksen dördüncü, iniş sırasına göre seksen üçüncü sûredir. İnfitâr sûresinden sonra, Rûm sûresinden önce Mekke’de Suresi Faziletiİnşikak Suresi fazileti,İnşikak Suresi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular İnşikak Suresi Kur’an-ı Kerim’de kaçıncı sayfadadır?İnşikak Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 588. sayfada başlar, 589. sayfada biter. İnşikak Suresi kaç ayettir?İnşikak Suresi, 25 ayetten oluşur. İnşikak Suresi hangi cüzde yer alır?İnşikak Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 30. cüzde yer alır. İnşikak Suresi kaç sayfadır?İnşikak Suresi, Kur’an-ı Kerim’de toplam 2 sayfa içinde yer Suresi TefsiriKur’an Yolu Tefsiri kitabından İnşikak Suresi Tefsiri Suresi 1-5. Ayet TefsiriKur’an, muhtelif âyetlerde kıyametin kopma zamanıyla ilgili bilginin Allah’a mahsus gayb bilgilerinden olduğunu, O’nun dışında, melekler dahil hiç kimsenin bu konuda bilgi sahibi olmadığını ifade ederken meselâ bk. Arâf 7/187; Lokmân 31/34; Fussılet 41/47; kıyametin nasıl kopacağına ilişkin olarak burada olduğu gibi başka sûrelerde de tasvirler vermektedir. Bir taraftan evrenin yok edilmesini tasvir ederken, diğer taraftan insanların bilinen bir hayattan başka bir hayata intikalleri esnasında karşılaşacakları dehşet dolu manzaralar sergilemektedir. Bu âyetlerde de kıyametin kopması esnasında göklerde ve yerde meydana gelecek değişiklikler tasvir edilerek kıyamet günü hakkında Tekvîr ve İnfitâr sûrelerinde anlatılanlar pekiştirilmekte, insanlar uyarılarak şimdiden o gün için hazırlık yapmaları âyetlerde kıyametin kopma zamanı geldiğinde gökteki yıldızların Allah’ın emrine boyun eğerek yörüngelerinden çıkıp birbirine çarpmak suretiyle parçalanacakları anlatılmaktadır. 3. âyette zikredilen “yerin uzatılıp dümdüz edilmesi” olayını İbn Âşûr XXX, 219-220 üç şekilde açıklamıştır 1. Derinin gerilip düzeltildiği gibi yeryüzündeki dağ ve tepelerin yok edilmesi sonucu dümdüz hale getirilmesi krş. Tâhâ 20/105-107; 2. Şiddetli deprem sebebiyle yeryüzünde meydana gelecek olan yarılma ve lav püskürtme neticesinde yeryüzü alanının genişlemesi; 3. Yerin küresel şeklinin bozularak uzun bir şekil alması. Bu ve benzeri değişikliklerin evrendeki genel düzenin bozulmasının doğal bir sonucu olarak meydana geleceği düşünülebilir. 4-5. âyetlerde yeryüzünde meydana gelecek bu değişiklikler sonunda yerin, içindeki ölüleri, maden ve diğer şeylerden ne varsa hepsini dışarı fırlatacağı bildirilmektedir krş. Tekvîr 81/1-6; İnfitâr 82/1-5.6. âyette şu gerçek ortaya konmaktadır İnsan bilmelidir ki dünya hayatı bütünüyle –mahiyetleri ve amaçları farklı da olsa– türlü çabalardan ibarettir; çabaların sonu da Allah’a varır. Kimse bu dünyada ebedî kalamayacağı gibi hayatının sonunda huzuruna varıp yaptıklarının ve yapmadıklarının hesabını vereceği tek güç de Allah’tır. Dünya hayatında mutlaka harcamaları gereken gayretlerini, ömürlerini ilâhî iradeye uygun yollarda, hakikat, dürüstlük ve iyilik uğrunda harcayan insanlar ilâhî huzura vardıklarında iyi karşılıklar bulacak, “kitap”ları yapıp ettiklerinin kaydedildiği belgeler kendilerine sağ taraflarından verilecek; kolay bir hesaptan geçtikten sonra sevinç ve mutluluk içinde yakınlarına döneceklerdir; artık onlar için zahmet ve meşakkat dönemi bitmiş, rahmet ve mutluluk dönemi başlamıştır. 7-9. âyetler bunu âyetteki “kitap”tan maksat, kişinin dünya hayatında yapmış olduğu iyi veya kötü amellerle ilgili bilgileri içeren “amel defteri”dir. “Kitabı sağından verilenler” ise müminlerdir. “Kur’ân-ı Kerîm, insanların dünyada yapmış oldukları doğru-yanlış, hayır-şer, iyi-kötü her türlü inanç, söz ve davranışların görevli melekler tarafından anında kaydedildiğini bildirmektedir bk. Kåf 50/17; İnfitâr 82/10-13. İşte amellerin kaydedildiği bu defterler âhirette ortaya konulacak bk. Kehf 18/49, cennetliklere sağından, cehennemliklere de solundan veya arkasından verilerek, kişiye kitabını kendisinin okuması emredilecektir bk. İsrâ 17/14; Vâkıa 56/1-10. Sonuçta kitabın sağdan verilmesi, kişinin mutlu olacağını ifade eder. Bunlar dünyada Allah’ın rızâsına uygun hareket ettikleri için hesapları kolay olur. Hz. Peygamber kolay hesabın, ince elenip sık dokunmadan yapılan bir yoklama olduğunu ifade etmiştir bk. Buhârî, “Tefsîr”, 84. Bu sebeple kitabı sağından verilen kimse sevinçli ve mutlu olarak yakınlarına döner. Yakınlarından maksat, cennette olan komşuları, aynı nimet ve ikramlara nâil olan cennet arkadaşları, kendisinden önce cennete gitmiş olan dünyadaki eşi ve çocukları ve Allah Teâlâ’nın cennette kendisi için hazırlamış olduğu ailedir Şevkânî, V, 472.Kitabın arkadan veya sol tarafından verilmesi de kişinin inkârcı ve bedbaht olduğunu ifade eder. 11. âyette belirtildiği üzere bunlara amel defterleri verildiğinde “Eyvah! Keşke bana kitabım verilmeseydi de hesabımın ne olduğunu bilmeseydim!” diyerek acı içinde kıvranacaklar bk. Hâkka 69/25-26, ölüp yok olmayı temenni edeceklerdir. Ancak 12. âyette âhiretteki pişmanlığın fayda vermeyeceği ve cezalarını çekmek üzere cehenneme girecekleri ifade edilmiştir. Çünkü bunlar dünyada Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, O’nun rızâsına uygun hareket etmeyen ve rablerine hiç dönmeyeceklermiş gibi sorumsuzluk içinde yaşayan, kısacık hayatlarını zevk ve eğlence içerisinde geçiren kimselerdir. Oysa 15. âyette belirtildiği üzere yüce Allah insanı görüp gözetlemekte ve bütün yapıp ettiklerini izlemektedir, âhiretteki karşılığını da buna göre verecektir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 5 Sayfa 583-585İnşikak Suresi 6. Ayet TefsiriEy insan! Sen rabbine doğru büyük bir çaba içindesin; sonunda kuşkusuz O’na kavuşacaksın da. Kaynak İnşikak Suresi 7. Ayet TefsiriKime kitabı sağından verilirse hesabı kolay bir şekilde görülecektir; Kaynak İnşikak Suresi 8. Ayet TefsiriKime kitabı sağından verilirse hesabı kolay bir şekilde görülecektir; Kaynak İnşikak Suresi 9. Ayet TefsiriVe sevinç içinde yakınlarına dönecektir. Kaynak İnşikak Suresi 10. Ayet TefsiriKime de kitabı arkasından verilirse, Kaynak İnşikak Suresi 11. Ayet Tefsiri“Eyvah!” diye bağıracak, Kaynak İnşikak Suresi 12. Ayet TefsiriVe alevli ateşe girecektir. Kaynak İnşikak Suresi 13. Ayet TefsiriŞüphesiz o, dünyada iken yakınları arasında neşeliydi. Kaynak İnşikak Suresi 14. Ayet TefsiriZira o, hiçbir zaman rabbine dönmeyeceğini sanırdı. Kaynak İnşikak Suresi 15. Ayet TefsiriHayır, tam tersi! Rabbi onu şüphesiz görmekteydi. Kaynak İnşikak Suresi 16-25. Ayet Tefsiriİlk âyetin başındaki “lâ” edatı hakkında Kıyâmet sûresinde bilgi verilmişti bk. 75/1. 16. âyette geçen “şafak” kelimesi, müfessirlere göre güneş battıktan sonra ufukta görünen kırmızılığı ifade eder Zemahşerî, IV, 237; Kurtubî, XIX, 274-275. Mücâhid’e göre şafak, “gündüz” anlamına gelir. İkrime’ye göre ise “gündüzün son kısmı” demektir bk. Taberî, XXX, 76. Gündüzün sona ermesiyle gecenin başlaması arasında yer alan ve ufuktaki kırmızılık veya beyazlık olarak tanımlanan şafak vakti, kısalık ve geçicilik özelliğiyle telâş vakti olması bakımından insanın kısa ve telâşla geçen ömrüne benzemekte, yeminle buna dikkat vaktinin belirlenmesi, akşam namazı vaktinin çıkması ve yatsı namazı vaktinin girmesi bakımından da önem taşımaktadır. “Şafak, ufuktaki kırmızılıktır” diyen fukahanın çoğunluğuna göre beyazlık gelince akşam namazının vakti çıkar. Ebû Hanîfe ve Evzâî gibi “Şafak beyazlıktır” diyenlere göre ise akşamın vakti ufkun kararmasına kadar devam eder Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, IV, 1910-1911; Cessâs, III, 472.17. âyetteki “gecenin topladığı” ifadesi, karanlık gökteki görüntü, gecenin imkân verdiği iyi ve kötü davranışlar, olaylar dahil her şeyi içine almaktadır. 18. âyette “dolunay şeklini aldı” diye çevrilen itteseka fiili de veseka ile aynı kökten olup ayın, ilerleyerek dolunay haline geldiği şeklini ifade etmektedir bk. Elmalılı, VIII, 5679. Şafak, gece ve dolunay, bunların üçü de aydınlıkla karanlığın bir arada bulunduğu zamanları ve farklı halleri ifade eder. Âyette bunlara yemin edilerek insanların gerek dünya hayatında gerekse kıyamet gününde değişim geçirecekleri, halden hale geçecekleri vurgulu bir şekilde ifade edilirken bunlar arasındaki münasebete de dikkat çekilmiştir İbn Âşûr, XXX, 226. Bu değişim hakkında müfessirler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir a Bunlar ölüm, sonra dirilme, hesap ve ceza halleridir; b İnsanın, yaratılışının başlamasından itibaren ölünceye kadar geçirdiği hallerdir. Nitekim başka âyetlerde insanın, yaratılışının başlamasından itibaren sürekli olarak değişim geçirdiği ifade edilmiştir meselâ bk. Hac 22/5; Mü’minûn 23/12-16; c İnsanlığın tarih boyunca geçirdiği medenî, kültürel, siyasî… farklılaşmalar, değişik aşamalardır; d İnsanların derece derece Allah’a yaklaşmalarıdır Şevkânî, V, 473; ayrıca bk. Elmalılı, VIII, 5681-5682; Ateş, X, 385-386. Bütün bunlar öldükten sonra dirilmenin olabileceğinin kanıtları ve insanların buna iman etmesini gerektiren delillerdir. Durum böyle olduğu halde inkârcılar, hâlâ inanmadıkları ve Kur’an okunduğunda Allah’a saygı ile secde etmedikleri için 20 ve 21. âyetlerdeki soruyla kınanmışlardır. 21. âyet okunduğunda secde etmenin gerekli olup olmadığı konusunda Hz. Peygamber’in uygulamasıyla ilgili farklı rivayetlere dayalı olarak değişik görüşler ileri sürülmüştür. “Vâciptir” veya “sünnettir” diyenler olduğu gibi “ne vâcip ne sünnettir” diyenler de vardır bk. İbn Âşûr, XXX, 232; Elmalılı, VIII, 5684.İnsanların, Allah’a ve peygambere iman etmelerini gerektiren bunca delil olmasına rağmen hâlâ iman etmemeleri hayret verici olduğu halde, 22. âyette, iman etmek şöyle dursun, bilakis o inkârcıların peygamberi yalancılıkla itham ettikleri ve dini yalanladıkları bildirilmektedir. Cenâb-ı Hak 23. âyette inkârcıların kalplerinde inkâr, inat, gerçekleri yalanlama vb. ne varsa hepsini çok iyi bildiğini ifade buyurarak onları uyarmakta, 24. âyette de kendilerine şiddetli bir azabın haberini vermesini Hz. Peygamber’e emretmektedir Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 5 Sayfa 586-588İnşikak Suresi HakkındaMekke döneminde nâzil olan ilk sûrelerden olup İnfitâr sûresinden sonra inmiştir; yirmi beş âyettir. Fâsılası ا، ت، ر، ق، م، ن، هـ arfleridir. Adını ilk âyette geçen “yarılmak, parçalanmak” anlamındaki inşikāk kelimesinden ve muhteva bakımından Mekke döneminde nâzil olan diğer sûrelerle benzerlik arzeden sûrenin ilk bölümünde âyet 1-5, kendisinden önce inen İnfitâr sûresindekine benzer tarzda bazı kıyamet sahnelerinden bahsedilerek göğün parçalara ayrılacağı, yeryüzünün dümdüz hale getirileceği ve yerin içindeki her şeyi dışarı atacağı belirtilmiştir. Ardından gelen âyetlerde âyet 6-15 insana hitap edilerek rabbine doğru yol aldığı ve nihayet O’na kavuşacağı belirtildikten sonra dünyada iken yaptığı işlerin kaydedildiği defteri sağ elinden verilenlerin hesaplarının kolay olacağı ve sevinçli bir şekilde yakınlarına dönecekleri, defterleri arka taraflarından verilenlerin ise dünyada iken yakınları arasında şımardıkları, bunların yakıcı ateşe atılacakları bildirilmekte, dünyada zenginliğini kendisi için bir imtiyaz vesilesi görerek çevresindeki ihtiyaç sahiplerine yardım etmeyenlerin âhiretteki acıklı durumları ortaya konulmaktadır. Sûrenin son bölümünde âyet 16-25 akşamın alaca karanlığına, geceye ve aya yemin edilerek insanların halden hale geçecekleri, Kur’an okunduğu zaman secde etmeyip onu yalanlayanlar için acı bir azap, inananlar için de kesintisiz bir mükâfat bulunduğu ifade edilir. 19. âyette yer alan “insanların halden hale geçeceği” şeklindeki ifadenin çocukluk, gençlik ve yaşlılık gibi insan hayatının farklı devrelerine veya dünya hayatından âhiret âlemine yahut fakirlikten zenginliğe geçiş gibi durumlara işaret ettiği söylenmiştir Aynî, XVI, 147; Mevdûdî, VII, 279.Hz. Peygamber’in bir gün Alak sûresinin, “Secde et ve yaklaş” meâlindeki son âyetini okuduktan sonra secde etmesi üzerine yanında bulunanların da secde ettikleri, bu durumu gören Kureyşliler’in el çırpıp ıslık çalmaları üzerine İnşikāk sûresinin, “Kendilerine Kur’an okunduğu zaman secde etmiyorlar” meâlindeki âyetinin nâzil olduğu nakledilmektedir Fahreddin er-Râzî, XXXI, 112. Ayrıca Ebû Hüreyre’nin namazda bu sûreyi okuyup aynı âyete gelince secde ettiği ve Resûlullah’ın da aynı şeyi yaptığını belirttiği Buhârî, “Sücûdü’l-Ķurǿân”, 7; Müslim, “Mesâcid”, 110-111, Hz. Peygamber’in bu sûrede yer alan kıyamet sahnelerinin dehşetine işaret ederek, “Kıyamet gününü bizzat gözleriyle görmek isteyen kimse ize’ş-şemsü küvvirat Tekvîr, ize’s-semâün fetarat İnfitâr ve ize’s-semâün şekkat İnşikāk sûrelerini okusun” dediği Tirmizî, “Tefsîr”, 81 rivayet edilmiştir diğer bir rivayet için bk. İNFİTÂR SÛRESİ.BİBLİYOGRAFYABuhârî, “Tefsîr”, 84/1; “Sücûdü’l-Ķurǿân”, 7; Müslim, “Mesâcid”, 110-111; Tirmizî, “Tefsîr”, 81; Hâkim, el-Müstedrek, I, 255; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîĥu’l-ġayb, XXXI, 103-112; Aynî, ǾUmdetü’l-ķārî, Kahire 1392/1972, XVI, 145-148; Âlûsî, Rûĥu’l-meǾânî, XXX, 78-84; Elmalılı, Hak Dini, VIII, 5669-5685; Mevdûdî, Tefhîmü’l-Kur’ân trc. Ahmed Asrar, İstanbul 1997, VII, 273-280; “el-İnşiķāķ”, UDMİ, III, Yaşaroğlu We use cookies on our website to give you the most relevant experience by remembering your preferences and repeat visits. By clicking “Accept All”, you consent to the use of ALL the cookies. However, you may visit "Cookie Settings" to provide a controlled consent.
وَاللَّيْلِ وَمَا وَسَقَ Velleyli ve ma veseka. Kelime Okunuşu Anlamı Kökü وَاللَّيْلِ velleyli ve geceye Abdulbaki Gölpınarlı Abdulbaki Gölpınarlı Ve geceye ve gecenin kapladıklarına. Abdullah Parlıyan Abdullah Parlıyan geceye ve gecenin derleyip topladığı herşeye, Adem Uğur Adem Uğur Geceye ve onda basan karanlığa, Ahmed Hulusi Ahmed Hulusi Geceye ve toplayıp taşıdığı şeye, Ahmet Varol Ahmet Varol Geceye ve topladıklarına, Ali Bulaç Ali Bulaç Geceye ve toplayıp-taşıdığı şeylere, Ali Fikri Yavuz Ali Fikri Yavuz Geceye ve bürüdüklerine, Bayraktar Bayraklı Bayraktar Bayraklı 16-19 Hayır! Şafağa, geceye ve onun topladığı şeylere, dolunay şeklini alan Ay`a yemin ederim ki siz halden hale geçersiniz. Bekir Sadak Bekir Sadak Geceye ve gecenin icinde olan seylere and olsun; Celal Yıldırım Celal Yıldırım Geceye ve insanlarla hayvanların dinlenmeleri için derleyip topladığına da yemin ederim.. Cemal Külünkoğlu Cemal Külünkoğlu 16-19 Hayır boşuna yaratıldığınızı zannetmeyin! Yemin ederim akşamın alaca karanlığına, geceye ve gecenin içinde barındırdığına, dolunay hâlindeki aya ki, muhakkak siz bir durumdan diğerine uğratılacaksınız tabakadan tabakaya bineceksiniz. Diyanet İşleri Diyanet İşleri Geceye ve içinde topladıklarına, Diyanet Vakfı Diyanet Vakfı 16-19 Hayır! Şafağa, geceye ve onda basan karanlığa, dolunay olmuş aya yemin ederim ki, halden hale geçersiniz. Edip Yüksel Edip Yüksel Gecenin topladığına, Elmalılı Hamdi Yazır Elmalılı Hamdi Yazır Geceye ve içinde barındırdığı şeylere, Fizil-al il Kuran Fizil-al il Kuran Geceye ve gecenin içinde barındırdığına. Gültekin Onan Gültekin Onan Geceye ve toplayıp taşıdığı şeylere, Harun Yıldırım Harun Yıldırım Ve geceye ve onun topladığı şeylere, Hasan Basri Çantay Hasan Basri Çantay O geceye ve onun sinesinde derleyip topladığı şey ler e, Hayrat Neşriyat Hayrat Neşriyat 16-18 Yemîn ederim o şafağa akşamın kızıllığına! Geceye ve karanlığındatopladığı şeylere! Nûrunu toplayıp dolunay hâline geldiği zaman, aya! İbn-i Kesir İbn-i Kesir Geceye ve derleyip topladığı şeye; İlyas Yorulmaz İlyas Yorulmaz İlerlediği zaman geceye. İskender Ali Mihr İskender Ali Mihr Ve geceye ve örttüğü barındırdığı şeylere yemin ederim. Kadri Çelik Kadri Çelik Geceye ve toplayıp taşıdığı şeylere. Muhammed Esed Muhammed Esed Ve geceyi, onun safha safha gözler önüne serdiklerini, Mustafa İslamoğlu Mustafa İslamoğlu ve geceyi ve toplayıp kaydettiklerini, Ömer Nasuhi Bilmen Ömer Nasuhi Bilmen Ve geceye ve topladığı şeye, Ömer Öngüt Ömer Öngüt Andolsun geceye ve derleyip topladığı şeylere! Sadık Türkmen Sadık Türkmen Geceye ve derleyip topladığı şeylere Seyyid Kutub Seyyid Kutub Geceye ve gecenin içinde barındırdığına. Suat Yıldırım Suat Yıldırım Gece ve gecenin barındırdığı, şeyler hakkı için, Süleyman Ateş Süleyman Ateş Geceye ve gecenin bağrında topladığı şeylere, Şaban Piriş Şaban Piriş Geceye ve kapladıklarına.. Tefhim-ul Kur'an Tefhim-ul Kur'an Geceye ve toplayıp taşıdığı şeylere, Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Nuri Öztürk Geceye ve derlediğine, Yusuf Ali İngilizce Yusuf Ali İngilizce The Night and its Homing;
Kuran-ı Kerim’in 84. suresi İnşikak Suresi, Mekke’de nazil olmuştur, 25 ayettir. İnşikak Suresi anlamı ve Fazileti, Arapça-Türkçe okunuşu ve Diyanet Mealiİnşikak Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 25 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “inşakka” fiilinin mastarı olan “İnşikâk” kelimesinden almıştır. Kuran-ı Kerimde sıralamada 84. suredir. İnşikâk, yarılmak Sure İnşikak Suresi Hakkında Bilgiİnşikak Suresi 30. Cüzde yer alır. İnşikak kelime anlamı olarak yarılmak, ikiye ayrılmak anlamına gelir. Mekke’de nazil olmuştur. 436 harften oluşmaktadır. Kuran-ı Kerim’de iniş sırasına göre 83. Suresi adını birinci ayetinden alır. “İnşikak” kelimesi, yarılmak anlamına gelmektedir. Surenin başlangıcında göğün yarılmasından bahsedildiği için bu isimle anılmıştır. Bu sure ile önceki Tekvir ve İnfitar sureleri kıyamet günü ve o günde olacak korku verici büyük hadiselerle gözüyle görüyormuşçasına kıyameti anlamak isteyen kişinin Tekvir, İnfitar ve İnşikak surelerini okumasını söylemiştir. 25 ayetten oluşan sure, Mekke’de inmiştir. İçinde secde bulunan surelerden biridir. Kuran-ı Kerimde sıralamada 84. suredir. Nüzul sırasına göre ise 83. ayeti “Gök yarıldığı zaman” diye başlar. Sûre, cennet ve cehenneme gidecek olanların ayrımını anlatır. Defterleri sağdan verilenler cennete, soldan verilenler cehenneme Suresi’nde kıyamet günü olaylarından, defteri sağ elinden verilenlerin hesaplarının kolay olacağından, bu kişilerin sevinçle ailelerinin yanına döneceklerinden, defterleri sol taraftan verilenlerin ise dünyada yaptıkları kötü işlerden dolayı cezalandırılacaklarından bahsedilir. İlk beş ayette kıyametin nasıl kopacağı dile getirilir. İlk ayette göğün yarılıp parçalanışı “inşekka” kelimesi ile anlatıldığı için sure el-İnşikâk yarılama, parçalama suresi adını sûresinde“Onlara Kur’an okunduğunda neden secde etmiyorlar” İnşikâk Suresi /21 âyetinde tilavet secdesi Hureyre rivayet edildiğine göre şöyle demiştir“Resulullah İnşikâk ve Alâk surelerinde secde etti” Müslim Kitâbu’l Mesâcid, 109.İnşikak Suresi FaziletiResulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem buyurdu ki“Her kim İnşikak suresini vird olarak okursa, Allah’u Teala kıyamet gününde ona amel defterini sağından verecektir.”Ebûl-Leys Semerkandî, Tefsirul-Kur’ân, 6/397; Ebu Suud Efendi, Ebû Suud Tefsiri İrşâdü Aklis-Selim, 9/134Doğumun kolay olması için 7 defa için her gün 3 kere sureyi üzerinde taşıyan kişi, yılan ve akrep ısırmalarına karşı ağrıyan bir kişi, bu sureyi yazıp üzerine Bir Bayan doğum vakti yaklaşınca İnşikak suresini sürekli okumaya devam etsin, Yaradan’ın izniyle Doğumu kolay gerçekleşir,İnşikak Suresini her kim yanında bulundurursa, Yılan, Akrep, Yengeç vs, Zehirli Hayvanlardan uzak olurKonuşmasında Aksaklık veya Takılma olan Çocuklarınıza Sureyi bolca okuyunBaş Ağrısına Manevi bir Reçetedir, İnşikak Suresini sürekli okuyan veya yanında bulunduran kişi Allah’ın izniyle Baş Ağrısı اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِİnşikak Suresi Arapça, Latin Harfli Okunuşu ve Diyanet Türkçe MealiBismillâhirrahmânirrahîmRahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla… السَّمَاء انشَقَّتْ 1. İzēs-semēun şeggat-, 1. Gök, yarılıp-parçalandığı, لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ 2. Veezinet lirabbihē vehuggat; 2. Ve kendi yaratılışına uygun’ Rabbine boyun eğdiği zaman; الْأَرْضُ مُدَّتْ 3. Veizel erdu muddet-, 3. Yer, düzlendiği, مَا فِيهَا وَتَخَلَّتْ 4. Veelgat mē fîhē vete[k]hallet, 4. İçinde olanları dışa atıp boşaldığı, لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ 5. Veezinet lirabbihē vehuggat. 5. Ve kendi yaratılışına uygun Rabbine boyun eğdiği أَيُّهَا الْإِنسَانُ إِنَّكَ كَادِحٌ إِلَى رَبِّكَ كَدْحاً فَمُلَاقِيهِ 6. Yē eyyuhel insēnu inneke kēdihun ilē rabbike kedhan femulēgîh. 6. Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O’na مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ 7. Feemmē men ûtiye kitēbehû biyemînih[î], 7. Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse, يُحَاسَبُ حِسَاباً يَسِيراً 8. Fesevfe yuhâsebu hisēbey-yesîrâ, 8. O, kolay bir hesap sorgu ile sorguya çekilecek, إِلَى أَهْلِهِ مَسْرُوراً 9. Ve yengalibu ilē ehlihî mesrûrâ. 9. Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ وَرَاء ظَهْرِهِ 10. Veemmē men ûtiye kitēbehû verâe zahrih. 10. Kimin de kitabı ardından verilirse, يَدْعُو ثُبُوراً 11. Fesevfe yed’û subûrâ[v-], 11. O da, helak yok olmayı çağıracak, سَعِيراً 12. Veyaslē seîrâ. 12. Çılgın alevli ateşe كَانَ فِي أَهْلِهِ مَسْرُوراً 13. İnnehû kēne fî ehlihî mesrûrâ. 13. Çünkü o, dünyada kendi yakınları arasında ظَنَّ أَن لَّن يَحُورَ 14. İnnehû zanne el-len yehûr. 14. Doğrusu o, Rabbine bir daha dönmeyeceğini إِنَّ رَبَّهُ كَانَ بِهِ بَصِيراً 15. Belē inne rabbehû kēne bihî basîrâ. 15. Hayır; gerçekten Rabbi, kendisini çok iyi أُقْسِمُ بِالشَّفَقِ 16. Felē ugsimu bişşefeg[i]. Yemin ederim şafağa, وَمَا وَسَقَ 17. Vēlleyli vemē veseg[a]. ve toplayıp-taşıdığı şeylere, إِذَا اتَّسَقَ 18. Vēlgameri izet-teseg[a]; 18. On dördüne girdiği zaman Ay’a; طَبَقاً عَن طَبَقٍ 19. Leterkebünne tabegan an tabeg. 19. Siz, gerçekten tabakadan tabakaya لَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ 20. Femē lehum lē yu’minûn? 20. Şu halde onlara ne oluyor ki iman etmiyorlar? قُرِئَ عَلَيْهِمُ الْقُرْآنُ لَا يَسْجُدُونَ 21. Veizē gurie aleyhimul gur’ēnu lē yescudûn. SECDE AYETİ 21. Kendilerine Kur’ân okunduğunda secde الَّذِينَ كَفَرُواْ يُكَذِّبُونَ 22. Belillezîne keferû yukezzibûn. 22. Tersine, o nankörler, أَعْلَمُ بِمَا يُوعُونَ ağlemu bimē yû ûn. 23. Oysa Allah, onların içlerinde sakladıklarını daha iyi بِعَذَابٍ أَلِيمٍ 24. Febeşşirhum biazēbin elîm. 24. Bu durumda sen, onlara acı bir azap ile müjde الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ 25. İllellezîne ēmenû ve amilûs-sâlihâti lehum ecrun ğayru memnûn. 25. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka; onlar için kesintisi olmayan bir ecir mükafaat Kerim Hakkında BilgiKuran-ı Kerim Tüm Sureler Sıralı ListesiKur’ân-ı Kerim Nüzul İniş Sırasına göre SurelerNahl Suresi 90. Ayet TefsiriFatır Suresi 1. Ayet TefsiriFâtır Suresi 29 ve 30. AyetleriFatiha SuresiBakara SuresiBakara Suresi FaziletleriYasin suresiKısa Namaz Sureleri
İNŞİKAK SURESİ TEFSİRİ 84-İNŞİKAK Gök yarıldığı veya parçalandığı vakit. Göğün İNŞİKAK’ı, bu âlemin değişmesi için yukarı tarafından gelen ilâhî emrin inmek ve gerçekleşmek üzere gökte ortaya çıkışıdır. Bunun başlangıcı çatlama, sonu da “O gün biz göğü, kitapların sayfasını dürer gibi düreceğiz.” Enbiya, 21/104 âyetinde belirtildiği gibi dürülmedir. Sonra da “İlk yaratılışa başladığımız gibi yine onu iade edeceğiz.” Enbiya, 21/104 buyrulduğu gibi iadedir. Bu şekilde yarılma bir taraftan dünya göğünün yıkımı, öte yandan ahiret semasının kuruluşudur. Yarılmanın başlangıcı, Fürkan Sûresindeki “O gün gök bulutlarla yarılacak ve melekler ard arda indirilecekler.” Furkan, 25/25 âyeti mânâsınca göğün bulut ile yarılışı, meleklerin ard arda indirilişi ve böylece ilâhî emrin gelmeye başlayışı diye tefsir olunmuştur ki Bakara Sûresi’ndeki “Onlar buluttan gölgeler içinde Allah’ın azabının ve meleklerin gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar.” Bakara, 2/210 âyeti gereğince “işin bitirilmesi” bunun tamamı demektir. Ğamâm, bulut veya ak bulut demek olan ğamâme’nin çoğuludur ki “Kâdi Hâşiyesi Şihâb”ta yazıldığına göre, göğün yarılması sırasında ortaya çıkacak ve içinde amel defterleri ile meleklerin ineceği bir sis olduğu söylenmiştir. Gök başlangıçta bir duman olarak yaratıldığı gibi göğün herhangi bir tarafında kütlelerin birinde Allah’ın emriyle vaki olacak bir patlamadan meydana gelecek bir bulut ile de gökte bir çatlama ve yarılma vuku bulmuş olur. Nitekim göğün çatlaması ile yıldızların yayılması beraber zikredilmişti. “Şihab”ta şöyle yazılıdır Bu âyetin “O gün gök bulutlarla yarılacak.” Furkan, 25/25 âyeti ile tefsir olunması İbnü Abbas’tan rivayet edilmiştir. Bu rivayet olmasaydı burada bu tefsiri terketmek daha iyi olurdu. Çünkü “infiâl” kalıbından “inşikak” fiilinin tercih edilmesinde sonsuz kudrete ve sanki yarmaya ihtiyaç yokmuş gibi bir boyun eğişin bulunduğunu gösteren bir mânâ vardır. “Zeccâc “O gün gök yarılmış, sarkmıştır.” Hâkka, 69/16 âyetinin mânâsınca, “kıyametin dehşetiyle yarılacak” demiş, bunun bulutla yarılma ile çelişki teşkil etmeyeceği de söylenmiştir. Hz. Ali’den gelen bir rivayette bu yarılmanın “mecerre”den olacağı söylenmiştir. Bazı eserlerde, “mecerre, göğün kapısıdır” diye rivayet edilmiştir. Gökbilimciler der ki “Mecerre, duyu organlarıyla görülemeyen birçok yıldızlardır.” Mecerrelerin seçilemeyen birçok yıdız topluluğu olduğunda eski ve yeni astronomi âlimlerinin ittifakı var demektir. Yeni gökbilimcilerin de kanaatleri budur. Bazı aşırıya kaçanlar, “mecerrelerin bir takım yıldızlar olduğunu yeni gökbilimciler yeni teleskoplarla keşfetmişlerdir” zannına kapılarak ileri geri birçok söz söylüyorlarsa da bu yeni değildir. Kuşkusuz bunların oluşumunda dikkat çekici bir özellik vardır. Mecerreler bizim görebildiğimiz göğün en yüksek boyutunda özel bir mevkide olduğundan oradan başlayacak yarılmanın yukardan gelen bir yarılma demek olacağı da anlaşılır. Böyle bir çatlama ile başlayacak olan gök yarılmasının nihayet dürülme ve işin bitirilivermesine kadar gittikçe yayılan bir takım aşamaları vardır ki bunlar “O gün gök bulutlarla yarılacak.” Furkan, 25/25, “Gök yarılıp da kızaran, yanan ve yağ gibi eriyen bir gül olduğu zaman.” Rahmân, 55/37, “O gün gök yarılmış, sarkmıştır.” Hâkka, 69/16 ve “Gök açılmıştır da kapı kapı olmuştur.” Nebe’, 78/19 âyetleriyle ifade edilmiştir. 2. Burada bu yarılma aşamalarının başlangıcından sonuna yani işin bitirilmesine kadar toptan hepsinin birden vaktine işaret olmak üzere her cümlede tekrar olunmayıp göğe ait olan ve fiillerinin hepsi bir , yere ait olanlar da bir altında toplanarak iki ile zikredilmiştir. Yani, gök yarıldığı ve Rabbini dinlediği vakit. Burada “üzün” yani kulak kelimesinden “kulak vermek, dinlemek” mânâsına olarak boyun eğme ve itaatle mecazdır. Nitekim dilimizde de kulak vermek; dinlemek, söz dinlemek, emir dinlemek, boyun eğmek ve itaat etmek mânâsında kullanıldığı gibi, şairin “Benim anıldığım bir hayır işittiklerinde sağırdırlar, duymazlar. Yanlarında bir kötülükle anıldığımda kulak verir, dinlerler.” demek olan beytinde de bu mânâyadır. Yani, yaratılışın başlangıcında gök duman iken Allah ona ve yere “İkiniz de ister istemez gelin.” Fussilet, 41/11 buyurduğu zaman “isteyerek geldik”Fussilet, 41/11 diye kendi arzularıyla ona boyun eğip bütün tabiatlarıyla var oldukları gibi, yarılma emri verildiği zaman da gök, bu emre hiç direnmeden hemen yarılıp Rabb’inin irade ve kudretinin etkisine boyun eğdiği ve dolayısıyla yarılmanın gerektirdiği hükümler meydana geldiği vakit, Gök ona layık kılınmıştır, yani göğün hakikatine, tabiatına yaraşan da odur. Çünkü ilk yaratılışında “isteyerek geldik”Fussilet/11 demiş; Allah’ın emrine itaat tabiatı olmak üzere vücuda getirilmiştir. Diğer bir mânâ ile o, semaya hak vacip kılınmıştır. “İster istemez gelin”Fussilet, 41/11 buyrulduğu için isteyerek boyun eğmese zorla boyun eğmeye mecbur olurdu. Onun için dinleyip isteyerek ve tabii olarak yarılmasa, zorla ve istemeden yarılırdı. Biri layık diğeri vacip olmaktan olan bu iki mânâya göre deki “vav” atıfa olmayıp, bu cümle bir ara cümlesi olarak nın etki sahasına giren şeylerden ayrı olmuş olur. Çünkü bu layık ve hak olma, gökte yalnız yarılma zamanında değil, asıl olarak vardır. “Hakk” fiili, “şu şuna daha layıktır, müstehaktır” gibi layık olma mânâsına kullanıldığı zaman, ve gibi mechul edilgen kipiyle kullanılır. Lakin mechul şekliyle okunan her fiilin o mânâdan olması gerekmez. Gerekli olma ve gerekli kılma mânâsında veya ile mef’ultümleç alır, ve gibi. Burada lâm ve alâ bu iki mânâdan şöyle tefsir olunmuştur Yani “Gök boyun eğmeye, karşı çıkmamaya layık kılınmıştır.” demek olup mânâ, her mümkünün ilâhî kudrete boyun eğmesinin gerekli ve hak olduğunu ilândır. Yahut yani, “Allah, kendisine boyun eğmeyi gök üzerine vacip kılmıştır. Dolayısıyla göğün ona boyun eğmesi haktır, vaciptir.” Yine bu mânâlarda olarak “Olayın dehşetinden dolayı ona yarılma vacip olmuştur.” diye de tefsir edilmiştir. Bu durumda cümlesinin başındaki “vav” atıfa bağlaç olup cümle nın etki sahasına girmiş olur. Bunun üçü de yarılmanın gerçekleşeceğini vurgulamış ve bunun neticesinde olacak olan olaylara geçmemiş oluyor. Biz ise bundan daha başka bir mânâ anlıyoruz. Şöyle ki “Rabb’ini dinlediği zaman” sözü, yalnız yarılma emrini değil, onunla beraber meleklerin inmesi ve diğer ilâhî hükümlerin yerine getirilmesi gibi, yarılmaya bağlı olarak meydana gelecek ilâhî emirlere boyun eğme ve itaat yani, “Onlar buluttan gölgeler içinde Allah’ın azabının ve meleklerin gelmesini mi bekliyorlar?” Bakara, 2/210 ve “Melekler göğün kenarındadır. Onların üzerinde o gün Rabb’inin Arş’ını sekiz melek taşır.”Hâkka, 69/17 mânâlarına işaret; “hak oldu” da, “el-Hâkka”dan olup büyük olaylar ve felaketlerin olacağı kıyamet gününün gerçekleşmesi veya hakkın galip gelmesi ve hakkı yerine getirme mânâlarından biriyle, yani “göğe hâkka kıyamet vaki olduğu veya gök haklandığı Hakk’ın emrine mağlup olup hak yerne getirildiği vakit” demek olarak “iş bitirildi.” Bakara, 2/210 ve “Rabb’inin emri geldiğinde ve melekler saf saf dizildiğinde.” Fecr, 89/22 mânâlarına işaret olması daha faydalı ve beliğ olacağı kanaatindeyiz. 3. Ve yerküre uzatılıp genişletildiği zaman, dağları ve dereleri yerle bir edilip düzlendiği, “Yerlerini dümdüz bomboş bırakcaktır. Onlarda ne bir iniş, ne de bir yokuş göremiyeceksin.” Tâhâ, 20/22 âyetinin ifade ettiği gibi düzletildiği veya çekilip uzatılarak sahası çoğaltılıp genişletildiği vakit, 4. Ve içinde ne varsa attığı ölüleri kabirlerinden fırlattığı, “Yer ağırlıklarını çıkardığında.” Zilzal, 99/2 âyeti gereğince içindeki ağırlıklarını, define ve madenlerini döktüğü vakit. Said b. Cübeyr gibi bazı âlimler, definelerin çıkarılması Deccâl’in çıkması sırasında olmasına dayanarak burada yalnız “ölüleri dışarı attığı zaman” mânâsı vermişler ise de Katâde’den rivayet edilen öncekidir. Ve tamamen boşaldığı vakit. Alûsî’nin naklettiği üzere Ebu’l-Kasım Cîlî “Dibac”ta İbnü Ömer’in Hz. Peygamber şöyle rivayet ettiğini yazmıştır “Ben, yer, kendisinden yarılacak olanların ilkiyim. Hemen kabrimde doğrulup otururum ve yer benimle hareket etmeye başlar. “Ne oluyorsun?” derim. “Rabb’ım bana içimdekini atıp boşalmamı, boşalıp da vaktiyle bende hiçbir şey yok iken olduğum gibi olmamı emretti” der. İşte bu, yüce Allah’ın âyetinin mânâsıdır. 5. Öyle boşaldığı ve Rabbini dinleyip haklandığı vakit. Bunda da söz önceki gibidir. nın tekrarı, göğe ait olanlarla yerküreye ait olanların bir tür özellikle ayrıldığına, yani yarılma ve hak olma olayının iki aşamasına işaret içindir. Bu lar, bir taraftan yukarıki sûrenin sonuna, bir taraftan da bundan sonrasına bağlı gibi düşünülebilmek üzere, cevabı bir bakıma söylenmemiş, bir bakıma da söylenmiş denilebilecek bir üsluptadır. Onun için bazıları bu ların şart mânâsından soyutlanarak zaman zarfı olduğunu ve cevaba muhtaç olmadığını söylemişlerdir ki bu durumda “yukarıda söz edilen cezalandırma ne vakit?” şeklinde mukadder bir soruya karşı “gök yarıldığı zaman..” diye cevap olabilir. Bazıları da bu ların şart mânâsında olduğunu, korkutma mânâsı ifade etmek için cevabının zikredilmediğini söylemişlerdir ki, “o zaman neler neler olacak, şimdi açıklanacak gibi değil” demek olur. Bazıları Tekvîr ve İnfitar sûrelerindeki karinelerinden Tekvîr, 81/14; İnfitar, 82/5 faydalanarak “o vakit herkes ne yaptığını anlar” demektir demişlerdir. Bazıları da ve fiillerinin mânâsı içinde cevap vardır demişlerdir. Fakat en doğru cevap, şu iki âyetten birinin mânâsında mevcuttur. 6. Ey insan! Haberin olsun ki sen, Rabbine doğru çabalar da çabalarsın. KEDH, tırmalamak ve kendisine etki edecek şekilde hayır veya şer bir işe emek verecek ciddiyet ve gayretle çalışıp çabalamak mânâlarına gelir ki burada bununla tefsir edilmiştir Yani, bütün hayatında ölüm ve ondan sonra Rabb’inin acı veya tatlı ereceğin emrine doğru didinir çabalarsın. Nihayet ona kavuşursun. İşte Ahfeş ve Müberred gibi bazıları, ların cevabı, “sen ona kavuşacaksın” mânâsına bu dir demişlerdir. Bazıları da bu âyetin cevap makamında olduğunu söylemişlerdir. Diğer bazıları da bunu şart ve cevap arasında bir cümle-i mu’tarıza ara cümlesi sayıp ların asıl cevabının şu olduğunu söylemişlerdir ki en yakışanı da budur. 7. O vakit kitabı sağ tarafından verilen, amel defteri veya mahkeme sonucunu bildirir belge sağ eliyle veya sağ eline verilen Geniş bilgi için Hâkka Sûresi’nin tefsirine bkz. 8. hemen bir kolay hesap ile hesaba çekilir, geçer. HİSAB-I YESİR, hiç tartışılmayan kolay bir hesap ki Resulullah bunu, “arz” ve “sâde kitaba bakılıp geçiştirilmek”le tefsir etmiştir. Buharî, Müslim, Tirmizî ve Ebu Davud, Hz. Aişe’den rivayet etmişlerdir Hz. Peygamber “Hesaba çekilip de helak olmayan kimse yoktur.” buyurdu. Ey Allah’ın Resulü dedim, yüce Allah beni sana feda kılsın, “Kitabı sağından verilen kolay bir hesap ile hesaba çekilecek.” buyurmuyor mu? Buyurdu ki “Bu, arzdır. Arz olunurlar. Her kimin hesabı tartışmalı geçerse helak olur.” Bir de İmam Ahmed, Abd b. Humeyd, İbnü Merduye ve Hakim sahih diye yine Hz. Aişe’den rivayet etmişlerdir ki Resulullah dinledim. Namazının bazısında “Allah’ım! Beni kolay bir hesapla hesaba çek.” diyordu. Namazdan çıkınca, “Ey Allah’ın Resulü! dedim, kolay hesap nedir? Buyurdu ki “Kitabına bakılıp da geçiştirilivermesi, yani günahlarının af olunuvermesidir.” 9. Hesabı kolay geçer ve sevinçli olarak ehline döner. Sevinerek “alın okuyun kitabımı.” Hâkka, 69/19 der. Ehli, müminlerden olan dostları ve yakınları ile yüce Allah’ın cennette özel olarak onun için hazırladığı huriler ve hizmetçilerdir. 10. Ama kitabı sırtının ötesinden verilen. Hâkka Sûresi’nde “sağından”Hâkka, 69/19 karşılığında “solundan”Hâkka, 69/25, burada ise “sırtının ötesinden” denilmesi ikisinden de maksadın aynı olduğunu gösterir. İkisinde de terslik, uğursuzluk, zorluk, hakaret ve tehlike mânâsı vardır. Onun için diye tefsir edilmiş, arkalarından sollarına verilir denilmiştir. Bazıları da sağ eli boynuna, sol eli arkasına bağlanıp kitabı arkasının ötesinden verilir demişlerdir. Soldan verilmesi uğursuzluk ve tersliğine, arkasından verilmesi de “Kuşkusuz kendi yüklerini ve o yüklerle beraber daha birçok yükleri de yükleneceklerdir.” Ankebut, 29/13 âyetinin mânâsı üzere, o kitabın hükmüne göre günahları sırtlarına yükletilmek mânâsıyla cezalarının ağırlığına, yahut “sol”, amellerinin solaklığıyla kazançlarının tersliğine, “verâe zahrihi” yani “sırtının gerisinden” ifadesi de “Onu sırtlarının arkasına attılar.” Âl-i İmran, 3/187 âyetinin gösterdiği gibi dünyada Allah’ın kitabını arkalarına atıp zıddına gittikleri veya kendi işlerini kendileri görmeyip arkalarından bekledikleri için ahirette hükümleri duyurulurken yüzlerine bakılmayarak ümit ve beklentilerinin aksine ve hatır ve hayallerine gelmez bir biçimde aleyhlerine olarak arkalarından duyuralacağına da işaret olur ki, bu son mânâ biraz sonra gelecek olan “çünkü o zannetti” gerekçesinden de anlaşılır. 11. Böyle kitabı arkasından verilen yetiş ey helak! diye bağırır. SÜBÛR, helâk demektir. Yani, “Vâ Sübûra! Ey helak! Nerdesin, gel yetiş imdadıma. Helak olayım da bu dertten kurtulayım.” diye feryat eder. 12. Ve cehenneme girer. 13. Çünkü o, ehli içinde sevinçli idi. Dünyada, evinde, ailesi, kavmi içinde rahat ve refah içinde, keyfi yerinde, zevk ve sefasında idi. Ahireti ve işin sonunu düşünmez, gam ve keder içinde sıkıntı çekenlere acımaz, dünyanın uğrayacağı değişiklikleri hesaba katmaz idi. 14. Çünkü o zannetmişti ki asla dönmeyecek, değişikliğe uğramıyacak; neşesi kedere çevrilmeyecek, ölmeyecek, hiç azap çekmeyecek ve sorumlu olmayacak sanmıştır. HAVR, bir olgunluktan sonra eksilmeye ve yok olmaya dönme ve değişme mânâlarına gelir. Nitekim bir hadis-i şerifte, “Çokluktan sonra yokluktan Allah’a sığınırız.” buyrulmuştur ki sarık sarıldıktan sonra tersine çözülüp bozulması gibi arttıktan sonra eksilmeye, olgunluktan sonra yok olmaya, durumun iyi olmasından sonra bozulmasına, ilerledikten sonra gerilemeye dönmek ve değişmek demektir. Burada buyurulduğu üzere ölmek ve daha sonra dirilmek suretiyle Allah’a dönmektir. 15. Hayır. Onun zannettiği gibi değil, iş onun keyfine kalayacak, değişime uğrayacak, Rabbine dönecektir. Çünkü Rabbi onu görmektedir. Bütün yaptıklarını görüp gözetip duruyor. Dolayısıyla onu kaçırmaz. Her ne olursa olsun onu çevirecek, hesabını görüp cezasını verecektir. 16. “Şimdi yemin olsun…” Âyetin başındaki “fâ” geçen açıklamalara göre neticeyi kollara ayırmak ve anlatmak içindir. “Şafağa”. ŞAFAK, akşam güneş battıktan sonra ufukta görünen kırmızılığın adıdır. Aslı tül gibi incelik mânâsındandır, denilir ki, inceliğinden dolayı tutunamıyan şey demektir. Kalbin inceliği mânâsına “şefekat” ve korku mânâsına “işfâk” da hep bu incelik mânâsındandır. Türkçe’de şafak; fecr, yani sabahın tanı mânâsına da yaygın olmuş ise de bu âmiyâne bir tabirdir. Arapça’da ve bir din ve gökbilimi terimi olarak şafak, fecrin karşılığı olarak güneş battıktan sonra görünen kırmızılıktır ki akşam namazı vaktidir. İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri’ne göre kırmızılıktan sonraki beyazlıktır ki Ebu Hureyre ve Ömer b. Abdülaziz’in görüşleri de budur. İmam-ı Azam’ın çoğunluğun görüşüne döndüğü de rivayet edilmiştir. Ayrıntıları “Hidâye” etrafında yazılıdır. O beyazlığın yok olmasıyla ittifakla yatsı namazı vakti girmiş olur. 17. Burada maksat, dünya hayatı ile sevinenlere karşı, her günün sonunda bir akşamın gelmesi şeklinde halden hale geçmekte olan âlemin değişimindeki manzaraların farklılığını duyurmak olduğu için önce akşamın kırmızı şafağına, ikinci olarak geceye ve onun kapsadığı şeylere yemin edilmiş. VESAK, eklemek, derleyip toplamak, biriktirip yüklenmek mânâsınadır. Nitekim altmış sa’ altmışbin dirhem ağırlık, bir deve yükü topladığı için bu kadar yüke “vesak” denilir. Burada da, gecenin derleyip topladığı, kapsadığı şeyler demek olur. Bu kelimenin iftial babına nakledilmiş şekli olan ittisak da, ki aslı “ivtisâk”tır, derli toplu, düzgün ve intizamlı olmak mânâsına gelir. 18. Üçüncü olarak da derlenip toplanarak düzgün bir dolunay olduğu zaman Ay’a yemin edilmiş ve şöyle buyrulmuştur 19. Elbette ve elbette siz kattan kata bineceksiniz. Şafağın, gecenin ve kapsadığı şeylerin ve ayın halden halde geçmesi gibi siz de halden hale, tabakadan tabakaya, veya nesilden nesle uyum sağlayan birbirinden üstün değişmelere binecek, açıklandığı üzere sonunda Rabb’inize gideceksiniz. TABAK kelimesi aslında uygun gelme ve uygun kavramlarıyla birçok mânâya gelir. Kamus yazarının “Besair”de beyanına göre bu madde iki veya daha çok katı olan şeyleri ifade eden isimlerden olup aslında bir şeyi diğer bir şeyin miktarınca üstünde kılmak mânâsınadır. Sonraları o üste konulan şeyi ifade etmede ve bu münasebetle bir şeye uygun olan şey mânâsında, daha sonraları derece ve mevkide, hal ve durumlarda kullanılır olmuştur. Bu şekilde bir şeyin kapağına veya örtüsüne, bir çiftin teki gibi diğerine uygun olan şeye, tabak ve sini dediğimiz kaplara, “tabaka”nın çoğulu ve cins ismi olarak tabakalar ve mertebeler mânâsına ve özellikle bir ilerleme düşüncesiyle bir duruma uygun olan diğer bir duruma, millet ve asır mânâsına, yirmi seneye, bel kemiklerinin arasındaki yufka gibi uyum kemiklerine ve Cebel-i Zühre’ye tabak denilir. Burada daha ziyade “bir diğerine uygun halden hale geçeceksiniz” diye tefsir edilmiştir ki en kapsamlı mânâsı budur. Bazıları uygunluğu, olayın dehşetinde uygunluk ile kayıtlamışlar ise de bu açık değildir. Birçokları tabakanın çoğulu olarak tabakalardan tabakalara, bazıları milletten millete, asırdan asıra demişler, bazıları da yimi seneden yirmi seneye olacak değişikliklere işaret olduğunu söylemişlerdir. Naim b. Hammad’ın ve Ebu Nuaym’in rivayet ettiklerine göre Mekhul demiştir ki “Her yirmi senede, daha önce bulunmadığınız bir durumda bulunursunuz.” İbnü Münzir’in ve İbnü Ebi Hatim’in rivayetinde de, “her yirmi senede, daha önce yapmamış olduğunuz bir iş ortaya çıkarırsınız” denilmiştir. Bazıları da bir zamandaki insan topluluğu mânâsına “ümmetten ümmete” demişlerdir. Nitekim amcası Abbas b. Abdulmuttalib Hz. Peygamber medhederken şöyle demişti “Sen doğduğun vakit yeryüzü aydınlandı ve nurunla ufuk parladı. Bir babanın sulbünden ana rahmine geçiyordun. Bir âlem geçince bir tabak ortaya çıktı”. Yani yeni bir nesil, geçenlerin hepsinden üstün, birbirine uygun gelişen bir toplum ortaya çıktı demektir. Bunların hepsi insanların gerek birey, gerek toplum itibarıyla hayatta sabit bir durumu olmayıp ölüm ve ahirete doğru Allah’a dönünceye kadar halden hale geçmeye mahkum olduklarını ifade ediyor. Bu şekilde dünyada insan hayatı durumdan duruma ilerleme ve gerilemeye giden devamlı bir değişim demek olduğu ve bunun için beyan olunduğu üzere neticede Allah’a varıp hesap vermek kaçınılmaz bulunduğu anlatılmış oluyor. RÜKÛB , halden hale geçme ve birbirine ulaşmaktan mecaz veya hakikati üzere olup hal mecaz olarak binilendir. Bir halin diğer hale uygunluğu demek, ikinci halin öncekine belli bir hadde ulaşması veya üstün gelmesidir. Yoksa bütün zat ve niteliklerde bir veya benzer olması değildir. Zira mutabakat zat ve mahiyette değil, yan özelliklerde olur. Dolayısıyla biri elem biri lezzet, biri hayat biri ölüm gibi farklı durumların birbirlerine bir mertebe de mutabakatı olabilir. Bununla beraber ikisi de elem, ikisi de lezzet olmak gibi aynı cinsten iki halin zaman ve mekan veya derece farkıyla üst üste gelip uyuşması da olabilir. Bu şekilde “rükûb” ve “tabak” kelimelerinin ifade ettiği mânâda bir yolculuk, ya yukarı veya aşağı giden bir değişimin tasviri ve coşkunluğu vardır. Halin birisi dünya, birisi ahirettir. Dünya bir değişim âlemi, bir geçit; ahiret bir devamlı kalma yeridir. Bu kalış ve duruş da ya cennette veya cehennemde olur. “Elbette bineceksiniz” şeklindeki hitap herkese olduğuna göre verilen bu haberde, değişimin ileri veya geri olabilmesi itibariyle bir yandan vaad, bir yandan tehdit mânâsı vardır. Hitap Hz. Peygamber ve müminlere olduğuna göre bunda hem kesin bir vaad hem de İslâm’ın ilâhî emirle uyum sağlamak suretiyle Allah’a dönmek için daima ahirete doğru yükselme ruhunu telkin eden ve zaferden zafere götürecek olan yüksek bir ilerleme prensibi vardır ki Allah’tan başka hiçbir gayede durulmasını caiz görmez. Bu, din ruhunun donmuş ve körü körüne bir görenekle geçmişe ve içinde bulunulan âna saplanıp kalmaktan ibaret bir tembellik hissi değil; düzensiz, uyumsuz, gayesiz giden ve hiçbir ilerleme elde etmeyerek her adımında ilkel kalan perişan bir yenilenme ve değişim hevesi de değil, başlangıçtan sona kadar aşama aşama bir intibak düzeni içinde Allah için daima ileri gitmek ve Allah’a kavuşma gayesine ermek isteyen bir ilerleme aşk ve imanı ile hareket olduğunu anlatır. Onun için bir hadis-i şerifte “İki günü eşit olan aldanmıştır.” buyurulmuştur. Bunda insanı bütün değişimlerin üstüne çıkaracak bir ilerleme ilkesi, bir yükselme vaad ve müjdesi bulunduğuna özellikle ayın derlenip toplanarak düzgün olduğu zamana yemin edilmesiyle de işaret edilmiş demektir. Bundan dolayı “bâ”nın fethasıyla tekil olarak “elbette bineceksin” kırâetine göre hitap öncelikle Peygamber ait olarak Resulullah Mirac gecesinde olduğu gibi gökten göğe, dereceden dereceye, rütbeden rütbeye ilâhî yakınlığa doğru yükselmesi vuku bulacağını vaad ve müjdeleme olduğu dahi İbnü Abbas ve İbnü Mesud’dan rivayet edilmiştir. “geceye ve kapsadıklarına yemin olsun” şeklindeki yeminin de bununla özel bir ilgisi vardır. Buhârî’de Mücahid’in yaptığı rivayete göre İbnü Abbas “halden hale demektir” demiştir. “Bu sizin peygamberinizdir.” dedi şeklindeki rivayet de bunu gösterir. Şu halde “bâ”nın zammesiyle çoğul olarak “elbette bineceksiniz” kırâeti de peygamberle beraber onun ardından giden müslümanlara hitap olarak, onların da peygambere uymaları oranında halden hale, tabakadan tabakaya hakkın yakınına yükselecekleri haber verilmiş ve aksine gidenlerin o değişimler içinde yenilip kahredilecekleri anlatılmış olur. Kısacası, bu âyette, halden hale veya tabakadan tabakaya ilerleme, her yüz senede veya her yirmi senede bir değişme ve yenilenme ile mutabakat kavramlarıyla ilgili “tabak” ve “rükub”un mânâlarında, hayatın ileriye veya geriye gitmesi hususlarında kanun olan önemli hakikatlar vardır. “Hayat, çevre ile uyum sağlamaktır.” diye düşünüldüğüne göre de en yüksek hayat, en yüksek çevreye uyum sağlamak demek olur. En yüksek çevre ise, “her şeyi kuşatıcı”Fussilet, 41/54, “Evvvel ve Âhir, Zahir ve Batın, her şeyi bilici”Hadid, 57/3 ve “nerede olursanız sizinle beraber.” Hadid, 57/3 olan yüce Allah’tır. Dolayısıyla en yüksek hayat, her ne olursa olsun yüce Allah’ın emriyle uyum sağlayarak ona kavuşma ve yükselmekle olur. O yükseliştir ki, “Ahiret yurdu ise kuşku yok ki gerçek hayattır, eğer bilselerdi.” Ankebut, 29/64 buyurulan ahiret hayatı mutluluğunun son noktasıdır. Nitekim bir önceki sûrede “mukarreb” yani Allah’a yaklaştırılan kulların o Tesnim kaynağından içecekleri açıklanmıştı. Ona yükselmek için de ondan öte hiçbir gaye ve maksatta durup kalmamak, her değişim ve başkalaşım adımında ancak onun emrini nazar-ı itibara alarak yürümek ve lüzumunda onun yoluna can vermekten çekinmemek gerekir. Çünkü her ne yapılırsa yapılsın, bir değişme âlemi olan dünyanın hiç bir şeyinde devamlı kalma ihtimali yoktur. Onun göğü de yeri de Allah’ın emrine boyun eğecek; bâki, ancak azamet ve ikram sahibi olan Rabbin zatı kalacaktır. Allah’a gönül rızasıyla gitmek istemeyen nasıl olsa zorla gidecek ve o kıyametin şiddet ve dehşeti içinde onun ikramından yoksun, azametine mahkum olacaktır. 20. O halde bu insanlara ne oluyor da iman etmiyorlar?. Hakikat böyle iken, yani beyan olunduğu üzere bu dünyada değişim kesin, halden hale geçerek ahirete gitmek ve Hakk’ın huzurunda hesap vermek zarurî olduğu ve iman edenlere o güzel sonuç vaad edilmiş bulunduğu halde nelerine güvenirler de Allah’a, peygamberine ve ahirete iman etmezler!? İman edip de o güzel sonuca ulaşmak için güzel ameller işlemezler? İman etmemekle ne kazanırlar? Allah’a gitmekten kaçınmakla bulundukları halde kalacaklarını ve değişime uğramayacaklarını mı zan ederler? 21. Karşılarında Kur’an okunduğu vakit secde etmezler, boyun eğmezler, gerçeği kabul etmezler, Allah’ın emir ve yasaklarına itaat edip uymazlar, secde etmeleri gerekirken secde etmezler. Hz. Peygamber bir gün “secde et ve yaklaş”Alâk, 96/19 âyetini okumuş ve secde etmiş, beraberinde bulunan müminler de secde etmişlerdi. Kureyş de başları ucunde el çırpmış ve ıslık çalmışlardı. Bunun üzerine bu âyet indi diye rivayet edilmiştir. İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri bununla, burada tilavet secdesinin vacip olduğu neticesini çıkarmıştır. Şâfii de sünnet demiştir. İbnü Abbas “Mufassal sûrelerde yani Kur’ân-ı Kerim’in son taraflarında kısa ve besmeleli fasılaları çok olan sûrelerde secde yoktur.” diye rivayet edilmiş ise de Ebu Hureyre burada secde etmiş ve “Vallahi, Hz. Peygamber bunda secde ettiğini gördükten sonra secde ettim.” demiştir. Enes de demiştir ki Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali arkalarında namaz kıldım, hepsi de secde ettiler.” Yani namazda bu sûreyi okudular, burada özellikle tilavet secdesi yaptılar. Bununla beraber sûrenin sonuna kadar okunup da rükua gidilecek olursa namazın rüku ve secdesini yapmakla tilavet secdesi düşer. Vacip değildir.” diye Hasen’den gelen rivayetin dayanağı da bu olsa gerektir. 22. Hatta inkâr edenler yalanlıyor da, Kur’ân’a ve ahirete yalan diyorlar. 23. Oysa Allah, içlerinde ne saklıyorlar biliyor. YÛ’ÛN, kap manasına gelen vi’â kökünden türetilmiş if’al babından muzari geniş zamanlı bir fiildir. Mazi geçmiş zamansi “kaba doldurup sakladı” cümlesinde olduğu gibi “ev’â” dır. Yani, yalanlarlar iken gönüllerinde ne gibi gizli fikirler, bozuk inançlar, fena maksatlar besliyorlar, doğrulamaları gerekirken neden dolayı yalanlama yoluna gidiyorlar, yalanlama ile neler kazanmak, kaplarına neler doldurmak, müminlere neler yapmak, defterlerine neler yazdırmak istiyorlar, hepsini Allah tamamıyla biliyor. 24. Onun için kâfirleri elem verici bir azap ile, müjdele de onunla sevinsinler! 25. Ancak iman edip iyi ameller yapanlar hariç. Genellikle müminlerin kâfirlerden istisna edilmesi “munkatı istisna” olursa da, kâfirler içinden iman edenlere göre muttasıl istisnadır. Onlar için, yani iman edip de iyi ameller yapanlar için kendi kazançları olması itibarıyla minnetsiz; yahut kesilmez, sonsuz bir mükâfat vardır.
inşikak suresi 19 ayet tefsiri