☁️ Want To Kalıbı Konu Anlatımı
Fo1Ij. Like ,Love, hate İngilizcede severim kalıbı I like , I enjoy , I love sevmem , nefret ederim kalıbı I hate , I dislike ,I don't like , şeklindedir , bu kalıplardan sonra gelen eylemler fiiller _ing eki I like eating olives. Furkan likes drinking tea. Burak doesn't like getting up early. I hate washing the dishes. Soru kalıbı aşağıdaki gibidir Do you like ...? Do you enjoy ...? Do you love..? sever misin Do you like playing Soccer ? Yes , I do. Do you enjoy dancing? No , I don't. Sevdiğimiz şeyleri sorarken şu kalıbı da kullanırız What's your favorite. ..? favorin nedir..?Örnek What's your favourite food? favori yiyeceğin nedir? My favourite food is cereal. sevdiğin yiyecek tahıldır. What's your favourite drink ? Sevdiğin içecek nedir? My favourite drink is lemonade.
Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Konu Anlatımlı Dersler > İngilizce Dersi İle İlgili Konu Anlatımlar INTO KALIBI İNGİLİZCE KALIP KELİMELER İNGİLİZCE İLE İLGİLİ KONU ANLATIMLAR, ENGLISH GRAMMAR, GRAMER, DİL BİLGİSİ INTO İÇİNE -e,-a eklerinin karşılığı olan to ön takısı kapalı bir yer için kullanıldığı zaman into şeklini alır. İçine Doğru Yani kapıya, duvara, masaya derken to kullanmamız gerektiği halde eve, okula, odaya girişi anlatırken into kullanılır. into the house evin içine – eve into the room odanın içine – odaya into the school okulun içine bilgi – okula Come into the house. Eve gel. Put the chairs into my room, please. Lütfen sandalyeleri odama koy “İNGİLİZCE DERSİ İLE İLGİLİ KONU ANLATIMLAR " SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN >>>TIKLAYIN>>TIKLAYIN>>TIKLAYIN>>TIKLAYINYorumu şahane bir site burayı sevdimm ->Yazan Buse. Er 8. **Yorum** ->Yorumu SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM... ->Yazan sıla 7. **Yorum** ->Yorumu valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden mugladan sevgiler.... ->Yazan kara48500.. 6. **Yorum** ->Yorumu çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim. ->Yazan Tuncay. 5. **Yorum** ->Yorumu ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. ->Yazan efe . 4. **Yorum** ->Yorumu ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun ->Yazan rabia.. 3. **Yorum** ->Yorumu Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim ->Yazan pınar.. 2. **Yorum** ->Yorumu çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor ->Yazan ESRA.. 1. **Yorum** ->Yorumu Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. ->Yazan Hasan Öğüt. >>>YORUM YAZ<<<
İngilizce Toplantı Kalıpları Video Konu Anlatımı Language for Meetings İngilizce Toplantı Kalıpları Video Konu Anlatımı Welcome to Speak English online video lessons. Speak English onine video derslerine hoş geldiniz. My name is Lynne and today I’m going to be talking about the language used for meetings or how to interject in meetings. İsmim Lynne ve bugün İngilizce toplantılarda kullanılan dili ve İngilizce toplantılarda konuya nasıl müdahale edileceğinden bahsedeceğim. How many times have you sat through a meeting with something to say but never quite knowing when to say it? Or found yourself nodding and smiling in agreement while wondering what the discussion was even about? Kaç defa bir İngilizce toplantı boyunca oturup, bir şey söylemek isterken bir türlü ne zaman söyleyeceğinizi bilemediğiniz zamanlar oldu?Ya da kendinizi katılırken ve gülümseyerek onaylarken bulduğunuz ama tartışmanın ne olduğunu dahi anlamadığınız durumlar yaşamışsınızdır. Speaking up in meetings — to interject, or correct someone, to ask for clarification — can be very intimidating. So having a few useful phrases can help you feel more confident to share your thoughts and opinions effectively in group situations or meetings. İngilizce toplantılarda konuşmak – katılmak, birinin yanlışını düzeltmek, konuyu netleştirmek için soru sormak – çok zor yüzden İngilizce grup toplantılarında fikirlerinizi paylaşmada daha güvenli olmanız için bazı yararlı İngilizce deyimleri öğrenmek faydalıdır. When you’ve got an idea. Often people don’t speak up because they’re afraid of being wrong, or sounding uninformed. But you can use informal questions or comments to be able to express your idea without committing to the idea. İngilizce toplantılarda bir düşünceniz olduğu insanlar yanlış şeyler söylemekten ve bilgisiz izlenimi vermekten çekindiği için birinin fikri üzerinden gitmeden kendi fikrinizi ifade edebilmek için bazı informal sorular sorabilir, yorumlar ekleyebilirsiniz. For example, we could ask Örneğin, şunu sorabilirdik Have we thought about…? Şunu hiç düşündük mü? Did anyone mention…? Kimse şundan bahsetti mi? Another option we may want to consider… Değerlendirebileceğimiz bir başka seçenek… Is it worth revisiting…? Üzerinden tekrar geçmeye değer mi?… I think that . . . Şunu düşünüyorum… I don’t think that . . . Şunu sanmıyorum… Or In my opinion . . . Ya da fikrimce… With all these statements, we’re asking for additional information or suggesting an idea and the most important point is that we do it professionally and politely. Tüm bu kalıplarda, ek bir bilgi istiyoruz ve bir fikir öne sürüyoruz ve en önemlisi bunu profesyonelce ve kibarca yapıyoruz. Now supporting your opinions. Şimdi fikirlerinizi desteklemek. Let me illustrate… Örnek vereyim… For example… Örneğin… For instance… Örneğin… Or to give you an example… Örnek vermek gerekirse… Let me give you an example… Size bir örnek vereyim… To elaborate… Konuyu genişletmek/açmak için… Or to sequence something, first, second. Birşeyleri sıralamak için, birinci,ikinci… And interrupting politely. Excuse me, Pardon me, Sorry to interrupt, or May I interrupt for a moment? Ve kibarca kesmek dilerim, affedersiniz, kestiğim için özür dilerim, bir saniye kesebilir miyim? Again in meetings it’s very important to speak up, but do so professionally and politely. Sitting quietly through a meeting can lead others to think that you don’t know what’s going on or you have no interest in the topic at hand. Tekrarlıyorum, İngilizce toplantılarda konuşmak çok önemlidir, fakat bu profesyonelce ve kibarca toplantı boyunca sessizce oturmak, diğerlerinin ne konuşulduğunu anlamadığınız ya da konuya ilgisiz olduğunuzu düşünmesine neden olur. Asking for support or details. Destek ve detay almak için. Why do you think that? Neden böyle düşünüyorsunuz? Could you elaborate? Biraz açabilir misiniz? Could you give me an example? Bana bir örnek verebilir misiniz? Can you illustrate that? Bunu örnekleyebilir misiniz? What evidence do you have? Ne gibi bir kanıtınız var? Could you explain it in more detail? Daha detaylı anlatabilir misiniz? And Could you provide some details? Daha fazla detay verebilir misiniz? Now opening a discussion. Şimdi bir tartışmaya başlarken. To begin with… Başlangıç olarak… Or We need to discuss… Tartışmamız gereken… Let’s start by… Şununla başlayayım… The problem here is… Buradaki sorun… The important thing here is… Buradaki önemli unsur… And The main thing we need to discuss is … Tartışmamız gereken ana konu… Asking for input. Katılım için soru sormak. After a meeting, when someone doesn’t offer a comment or suggestion, it’s often good to simply ask them for their opinion, so offer, What do you think? Bir İngilizce toplantıdan sonra, kimse bir yorum yapmazsa veya bir öneride bulunmazsa, onların fikirlerini sormak yararlıdır. Bu yüzden ’Ne düşünüyorsunuz?’ diye sorun. How do you feel about that? Or Any ideas on that? Bunu nasıl buluyorsunuz?Ya da herhangi bir fikriniz varmı? To get someone who might have been sitting quietly to engage or participate. And clarifying your own ideas. Sessiz oturan birini katılmaya ve paylaşmaya davet etmek kendi fikrinizi netleştirmek için. You can offer, In other words… “Bir başka deyişle” diyebilirsiniz… What I mean is… Söylemek istediğim… What I’m trying to say is… Söylemeye çalıştığım şey… And To clarify… Netleştirmek için… Responding . Yanıtlamak. That sounds like a good idea. Bu iyi bir fikir gibi gözüküyor. Sounds good. Kulağa hoş geliyor. The problem with that is… Bunun problemi şu ki… Or That raises the issue of … Bu da şu konuyu açıyor… And asking for clarification. Ve netleştirmek için sorular sormak. Getting something cleared up and making sure that you understand it. Bir konuyu netleştirip anladığınızı belirtmek. What do you mean by that? Bununla neyi kastediyorsunuz? What are you trying to say? Ne söylemeye çalışıyorsunuz? What was that again? Bu neydi, tekrar? Or Could you clarify that? Bunu netleştirebilir misiniz? And then clarifying another’s ideas. Bir başkasının fikirlerini netleştirmek. What you mean is… Demek istediğiniz… What you’re saying is… Söylediğiniz şey… If I understand you… Eğer sizi doğru anlamışsam… So, you think that… Yani, şöyle düşünüyorsunuz… So, your idea is… Yani, fikriniz… Here you’re restating the idea and making sure that you understand it fully. Burada düşünceyi yeniden ifade ediyor ve tamamen anladığınızdan emin oluyorsunuz. Checking understanding. Anlaşıldığınızı kontrol etmek. We can ask, Do you understand? Anladınız mı?…diye sorabiliriz. Are you with me so far? Geldiğimiz noktaya kadar bana katılıyor musunuz? Any questions? Herhangi bir soru?… Or in showing our understanding we can respond with I see… Anladığımızı göstermek için ’görüyorum’ şeklinde yanıtlayabiliriz. I understand… Anlıyorum… Now expressing a lack of understanding. Şimdi anlamadığınızı ifade etmek. I’m sorry, I don’t understand… Üzgünüm, anlamadım… What do you mean? Ne demek istediniz? I don’t follow you… Sizi takip edemedim… Or I’m not sure I understand what you mean… Ne söylediğinizi anladığımdan emin değilim… Agreeing and disagreeing in meetings. İngilizce toplantılarda katıldığınızı ya da katılmadığınızı belirtmek. Appropriate agreement and disagreement is an important part of all meetings. Uygun bir şekilde onaylamak ya da onaylamamak tüm İngilizce toplantıların önemli bir parçasıdır. How to agree, some standard phrases. Katıldığınızı belirtmek için, bazı standart kalıplar. I entirely agree with you. Size tamamiyle katılıyorum. You’re quite right. Oldukça haklısınız. I couldn’t agree more. Daha fazla katılamazdım. That’s exactly how I see it. Benimle tam anlamı ile bu şekilde görüyorum. And That’s just how I feel. Ve ’Ben de tamamiyle aynı şekilde hissediyorum’… Now some short answers. Şimdi bazı kısa cevaplar So do I. Bence de. I do, too. Ben de. I don’t either negative response Nor do I and Neither do I. Ben de öyle düşünmüyorum olumsuz yanıt. And how to disagree. Ve katılmadığınızı belirtmek. I’m sorry, but I really can’t agree… Özür dilerim ama, buna katılamam… I’m not sure about that, to be honest… Dürüst olmak gerekirse, bu konuda emin değilim. Well, I don’t know… Peki, bilmiyorum. It depends… Bu …’na bağlıdır… I’m afraid I really don’t agree… Korkarım ki gerçekten katılmıyorum. I’m afraid I don’t totally agree with that… Korkarımki buna tamamen katılmıyorum… Yes, I think it is a good idea, but I think it is difficult to implement… Evet, sanırım bu iyi bir fikir, ama uygulamak için henüz erken… and Don’t you think it is still a little early? Hala biraz erken olduğunu düşünmüyor musunuz? These are all some examples of ways that we can interject our ideas, ask questions, ask for clarification and engage ourselves in meetings and conversations. Bunların tümü; fikirlerimizi belirtmek, soru sormak, netleştirmek, İngilizce toplantılara ve konuşmalara katılmamızı sağlamak için bazı örnek yollardır. Thank you for watching Speak English online video lessons. See you next time. Speak English online video derslerini izlediğiniz için üzere.
FUTURE TENSE “WILL” Gelecek zamandan bahsederken “will” kullanırız. Will yapısı -he,she, it ile kullanılırken “s” takısı almaz. -soru yapısı oluşturulurken do veya does yardımcı fiilleri kullanılmaz. Örnek tablo ile inceleyelim OLUMLU CÜMLE OLUMSUZ CÜMLE SORU CÜMLESİ I will go I won’t go Will I go? He will go He won’t go Will he go? She will go She won’t go Will she go? It will go It won’t go Will it go? You will go You won’t go Will you go? We will go We won’t go Will we go? They will go They won’t go Will they go? OLUMLU CÜMLE YAPISI Subject + Will + Verb “Will”, yanında daima bir fiil ile kullanılır. -I will take an exam tomorrow. Yarın sınava gireceğim -She will graduate in two months. İki ay içinde mezun olacak -I will clean the house. Evi temizleyeceğim -They will go to the cinema. Sinemaya gidecekler -I am too tired now. I will wash the dishes tomorrow. Şu an çok yorgunum. Bulaşıkları yarın yıkayacağım NOT “will” kısaltılarak ll şeklinde yazılabilir She’ll go. We’ll paint the room. OLUMSUZ CÜMLE YAPISI Subject + Won’t + Verb -Olumsuz yapıda “will”, “not” ile kullanılır Will not = won’t -She won’t go to school tomorrow. Yarın okula gitmeyecek -I won’t tell you again. Sana bir daha söylemeyeceğim -They won’t eat dinner tonight. Bu gece akşam yemeği yemeyecekler -We won’t disappoint you again. Seni bir daha hayal kırıklığına uğratmayacağız SORU CÜMLELERİ Will + Subject + Verb -Soru cümlesi oluştururken “will” başa alınır -Will you talk to your mother? Annenle konuşacak mısın -Will she do her homework? Ödevlerini yapacak mı? -Will they eat their meal? Yemeklerini yiyecekler mi? -Will you go to to cinema tomorrow? Yarın sinemaya gidecek misiniz? “WILL” NERELERDE KULLANILIR? a Will, gelecekle ilgili olacağını düşündüğümüz eylem ve olayları ifade etmek için kullanılır. Bu bir tahmin, bir hesaplama sonucu, ümit, beklenti veya inanç olabilir. It will rain tomorrow. Yarın yağmur yağacak People will consume less organic food in the future. Gelecekte insanlar daha az organik gıda tüketecek We’ll win the match. Maçı kazanacağız The exam won’t be easy. Sınav kolay olmayacak I’m afraid korkarım, I hope Umarım, I expect beklerim, I am sure Eminim, perhaps belki, probably muhtemelen, certainly/definetely kesinlikle gibi kelimelerle sık sık kullanılır. I’m afraid he’ll forget my birthday again. Korkarım yine doğum güünümü unutacak Perhaps they will be late for the meeting. Belki toplantıya geç kalacaklar You’ll probably see Marry when you go to the wedding. Düğüne gittiğinde muhtemelen Marry’I göreceksin We certainly won’t earn money. Kesinlikle para kazanamayacağız b Konuşma sırasında karar verdiğimiz, yani bir planlama yapmadığımız veya önceden karar vermediğimiz, eylemleri ifade ederiz. “I’m cold.” “Are you? Then I’ll turn on the heater.” Üşüyorum. Öyle mi? O zaman ısıtıcıyı açacağım /açayım There’s a lion in the garden. I’ll call the zoo. Bahçede bir aslan var. Hayvanat bahçesine telefon edeceğim /edeyim “What would you like to have?” “I’ll have some orange juice.” Ne almak istersin? Portakal suyu alayım Will ifadeleri bir söz verme, niyet belirtme, tehdit, red, teklif gibi anlamlara gelebilir. I’ll remember to water the plants, I promise Bitkileri sulayacağımı hatırlayacağım söz veriyorum I won’t forget your birthday again. Tekrar doğum gününü unutmayacağım If you don’t stop making noise, I’ll call the police. Gürültü yapmayı kesmezsen, polisi arayacağım We won’t speak to you again. Senle bir daha konuşmayacağız I’ll bring you something to eat. Sana yiyecek bir şeyler getireyim I’ll open the door for you. Sana kapıyı açayım c Will you? Informal teklif ve ricalarda kullanılabilir. Will you join us? Bize katılır mısın? Will you have tea with me? Benimle çay içer misin? Will you clean the table? Masayı temizler misin? Will you pass me the salt, please? Tuzu verir misin? Bu konuda İngilizcede ”Will” nasıl kullanılır örnekleriyle göstermeye çalıştık umarız faydalı olmuştur. “To be going to” ve “Will” farkı -Hem will hem de be going to gelecek zaman bildirir. To be going to yapısını kullandığımız zaman, yapacağımız bir şeyi ya da vermiş olduğumuz kararı vurgulamak için kullanırız. Örneğin I will go to London. Londra’ya gideceğim I am going to go to London. I have already bought the tickets! Londra’ya gideceğim. Çoktan biletleri aldım! Detaylı konu anlatımı için “will” ve “be going to” arasındaki farklar adlı konu anlatımını okuyunuz. ÖRNEK DİYALOG A I will go to the cinema tomorrow. Do you want to come with me? Yarın sinemaya gideceğim. Benimle gelmek ister misin? B No, thank you. I will be busy with my work. Hayır teşekkürler. İşimle meşgul olacağım A What will you do after you finish your work? İşini bitirdikten sonra ne yapacaksın? B I don’t have any plans. Shall we take a walk? Planım yok. Yürüyüşe çıkalım mı? A Okay. I will calll you tomorrow. Tamam. Yarın seni arayacağım ALIŞTIRMALAR Aşağıdaki kelimelerle olumlu, olumsuz ve soru cümleleri oluşturunuz. 1-She/buy/a car Olumlu ________________ Olumsuz ________________ Soru ____________ 2-They / help / me Olumlu ____________ Olumsuz ____________ Soru ____________ 3- I / stay / here Olumlu ___________ Olumsuz ____________ Soru____________ 4-It / rain / tomorrow Olumlu ____________ Olumsuz ____________ Soru ____________ 5-He / be / late Olumlu ____________ Olumsuz ____________ Soru ____________ Cevaplar 1- She will buy a car / She won’t buy a car / Will she buy a car? 2- They will help me / They won’t help me / Will they help me? 3-I will stay here / I won’t stay here / Will I stay here? 4-It will rain tomorrow / It won’t rain tomorrow / Will it rain tomorrow? 5-He will be late / He won’t be late / Will he be late?
İngilizcedeki “use” sözcüğünü muhtemelen biliyorsunuzdur. Bu sözcük, “kullanmak” anlamına geliyor. Belli bir görevi tamamlamak, amaca ulaşmak veya herhangi bir işi yapmak amacıyla kullanılan şey bir obje, makine, kişi, yöntem, vs. olabilir. Aşağıda, içinde “use” sözcüğü geçen, geçmiş zaman kipli birkaç cümle yer alıyor I used a sharp knife to cut the tomato. Domatesi kesmek için keskin bir bıçak kullandım Bu cümleyi edilgen çatıyla da kurabilirsiniz A sharp knife was used to cut the tomato. Domatesi kesmek için keskin bir bıçak kullanıldı İngilizceye yeni başladıysanız edilgen çatı passive form gözünüzü korkutuyor olabilir. Korkutmasın! Burada size “use” sözcüğünün geçmiş zaman kipindeki “used” ana kullanımını göstermek istedim. Ancak “used” İngilizcede çok farklı anlamlara gelen iki ifadede de sıklıkla karşımıza çıkıyor. Nedir onlar, hep beraber bakalım. Alışkanlıklardan bahsederken kullanılan “used to” Used to genellikle geçmişteki alışkanlıklarımızdan bahsederken, geçmişle günümüz arasındaki farkı vurgularken kullanılır. I used to hate spinach. But now I can eat it. Eskiden ıspanaktan nefret ederdim ama şimdi yiyebiliyorum. Yukarıda “used to” kullanarak anlattığımız eski alışkanlığı tamamen aynı anlamı verecek şekilde “anymore” artık kullanarak da anlatmamız mümkün I used to hate spinach. = I do not hate spinach anymore. Eskiden ıspanaktan nefret ederdim = Artık ıspanaktan nefret etmiyorum. Önemli bir noktayı da hatırlatalım Eğer cümle bir soru cümlesiyse ya da olumsuz bir ifade içeriyorsa yani geçmişten bahsederken “did” ve “didn’t” kullanılmışsa “used to” yerine “use to” kullanmanız ve ardından fiilin mastar halini getirmeniz doğru olacaktır. Where did you use to buy your food? Yemeğini nereden satın alırdın? I didn’t use to do gymnastics. Eskiden jimnastik yapmazdım. Daughtry adlı müzik grubunun şarkısında “used to” nasıl kullanılmış, bakalım. Used to “alışkın” anlamında da kullanılabilir “To be used to something” ifadesi, bir şeye alışık olmak veya belli bir durum içerisinde kendini rahat hissetmek anlamlarında kullanılır. Yine örneklendirelim Diyelim ki her gün ıspanak yiyorum. Bu benim için tamamen normal, günlük bir hadise. Böyle bir durumda şu cümleyi kurabilirim I am used to spinach. Ispanağa alışığım Cümlemizin yapısı ise şu şekilde olacaktır [Eylemi gerçekleştiren özne + “be” özneye göre çekimlenmiş + “used to” + nesne] Bunu soruya çevirmek için ise cümledeki sözcük sıralanışında küçük bir değişiklik yapmamız yeterli olacaktır Are you used to spinach? Ispanağa alışık mısın? “Used to” kalıbı “gerund”, yani isim fiil fiil + -ing ile birlikte de kullanılabilir I am used to washing dishes*. Bulaşık yıkamaya alışkınım *Burada eylemi belirten bir bir nesne olarak kullanılıyor. “Used to” kalıbının “get” sözcüğüyle bir arada kullanımı da yaygındır. Bu kullanım “alışmak” anlamına gelir. “I am getting used to spinach.” Geçmişte ıspanak sevmezdim ama şimdi sevmeye başlıyorum ve ıspanak yemek benim için normalleşiyor. I got used to the taste of spinach. Yani, geçmişte ıspanak sevmezdim ama şu an seviyorum ve ıspanak yemek benim için problem teşkil etmiyor. Are you getting used to the taste of spinach? Ispanağın tadına alışıyor musun? I can’t get used to the taste of spinach. Ispanağı sevmeye çalıştım ama hala sevemiyorum ve muhtemelen gelecekte de sevemeyeceğim. “Used to” kalıbının anlamını çıkarabilir misiniz? “Used to” ifadesinin anlamını cümlede doğru tespit edebilmek için bağlama bakmalısınız. Eğer “used to”dan sonra bir isim veya isim-fiil İngilizcede –ing ile biten sözcükler geliyorsa, “used to” burada “alışık olmak” anlamında kullanılmış demektir. Eğer “used to”yu bir fiil takip ediyorsa, burada geçmişteki bir alışkanlıktan bahsediliyordur. When I was young and lived with my parents, I used to help them a little bit with baking and cooking. Gençken ve ailemle yaşıyorken, onlara yemek yapmada ufak ufak yardımcı olurdum. I wasn’t used to walking in high heels at the time. O zamanlar topuklu ayakkabıyla yürümeye alışık değildim. Jordan is used to me trying new things in cooking. Jordan, yemek yaparken yeni şeyler denememe alışıktır. “Used to” ile alıştırmalar yapın “Used to” ile üç cümle kurun ve geçmişteki alışkanlıklarınızı tarif edin. “Used to” ile üç cümle kurun ve tadına alıştığınız ve alışamadığınız üç yiyeceği anlatın. Bu cümleleri “Yorumlar” kısmına da yazabilirsiniz, çekinmeyin! Görüşmek üzere!
want to kalıbı konu anlatımı