🏅 Cahit Zarifoğlu Bir Değirmendir Bu Dünya Sözleri
Enis Batur’a göre, Cahit Zarifoğlu bir gün keşfedilecek özel bir adadır. Selim İleri, Zarifoğlu’nun şiirini şöyle tanımlar: “Kamplaşma havasında kendine yer bulamayacak bu ince şiir, kapalı ama mutlaka sanatkârca düzyazı, kendine özgü değerleri daima korurdu.” 47 yaşında, kanser nedeniyle 2 ay gibi kısa bir
Cahit Zarifoğlu kimdir? İşte Cahit Zarifoğlu'nun şiirleri ve sözleri. 07.06.2019 - 10:28 Güncelleme: 07.06.2019 - 10:30. Bir Değirmendir Bu Dünya Zengin Hayaller Peşinde
Haftada bir kere, bazı sabahlar kahvaltı yapılırdı evde ve onun için alınırdı. Bize bu ekmek kurabiye gibi gelirdi ve katıksız bile yesek zevk alırdık. Cahit Zarifoğlu / Bir Değirmendir Bu Dünya
Cahit Zarifoğlu 33. ölüm yıldönümünde anılıyor! İşte Cahit Zarifoğlu’nun hayatı Cahit Zarifoğlu, 1940 yılında Ankara'da doğdu. Genç yaşta yazdığı birçok eser ile Türk
CahitZarifoğlu sözleri o kadar güzeldir ki kalbinizde sanki bir kuş havalanır. Cahit Zarifoğlu resimli sözler ve Cahit Zarifoğlu facebook kapak fotoğrafları nı sitemizden bulabilirsiniz. ”bir tabut düşün içinde ben. içimde sen”. Gökyüzüne bakmayanların kalbi, daha çabuk kirlenir. Fikirle tartışın, küfürle
Sanki dünya, ölünün başucunda açık kalmış bir radyo. Bu kaçıncı gecedir kendi kendime onunla konuşuyorum. Gelecektim аmа dаhа kötü bir hаtırаm olsun istemedim. Gelecektim, аmа dаhа bir kötü Cahit Zarifoğlu Sözleri hаtırаm olsun istemedim. Az аz ölüyoruz her gün yаğmurdаn, hаvаdаn bаhseder gibi.
1311 Görüntüleme. Cahit Zarifoğlu Sözleri. Az ağlıyoruz. Dünya bu yüzden bu kadar kirli. Kırlarda çiçekler artık bensiz açacak. Burası dünya, Ne çok kıymetlendirdik. Oysa bir tarla idi;
Zarifoğlu1986 yılında tasavvufi söz varlığının yoğunlukta olduğu Korku ve Yakarış isimli şiir kitabını yayınladı. 1986 yılında denemelerinden oluşan Bir Değirmendir Bu Dünya adlı kitabını yayınladı. Cahit Zarifoğlu 1987 yılında İmam adlı bir tiyatro eseri de kaleme aldı.
bir değirmendir bu dünya" adlı kitabında günümüz müslümanlarının sorunlarının karanlığına ayna tutan ve bir dilemmanın içinde kaybolup giden müminlere yolun neresinden dönülmesi gerektiğini gösteren yazılarıyla müslüman dünyasının en önemli mütefekkirlerinden biri olduğunu kanıtlayan,şiirleriyle edebiyatımızın güldestesinin sayfalarında zarif izler
Türk şiirinin önemli temsilcilerinden şair Cahit Zarifoğlu’nun vefatının yıldönümünde rahmetle yad edilirken vatandaşlar arama motorlarına sıkça araştırmalar yapıyor. Bu özel günde şair Zarifoğlu’nu anmak için birbirlerine mesaj yoluyla göndermek için araştırılan Cahit Zarifoğlu sözleri ve şiirlerini sizler için haberimizde yer verdik. İşte detaylar
Cahit Zarifoğlu Anlamlı Sözleri. Bize sözlerimizden çok, yüreğimizden anlayan gerek. Neden diye sormayın hemen. Onu ben kendi kendime de açıklayabilmiş değilim henüz. Bu dünya soğuk. Rüzgâr genelde ters yöne eser. Limon ağaçları kurur. Bahaneler hep hazır. Güzel günler çabuk geçer.
“Akil isen can gözün aç, tut kulak bu sözüme Bir değirmendir bu dünya öğütür bir gün bizi..” — Bir Değirmendir Bu Dünya, Cahit Zarifoğlu Dec 8, 2021 7:29 am
4t9Yy. Error 522 Ray ID 7388bd1ca8a2fa5c • 2022-08-10 123014 UTC AmsterdamCloudflare Working What happened? The initial connection between Cloudflare's network and the origin web server timed out. As a result, the web page can not be displayed. What can I do? If you're a visitor of this website Please try again in a few minutes. If you're the owner of this website Contact your hosting provider letting them know your web server is not completing requests. An Error 522 means that the request was able to connect to your web server, but that the request didn't finish. The most likely cause is that something on your server is hogging resources. Additional troubleshooting information here. Cloudflare Ray ID 7388bd1ca8a2fa5c • Your IP • Performance & security by Cloudflare
SOĞUK Eskiden sadece kışlar soğuktu. Şimdi ise; insanlar soğuk, yürekler soğuk...Cahit Zarifoğlu * CAHİT ZARİFOĞLU SÖZLERİ Kalbinizi yumuşatın, ama iradeniz sert olsun. Kelimelerinizi yumuşatın ama nüfuzunuz kuvvetli ve derin olsun. * Merhamet capcanlı bir kuştu insan kalplerinde… * Ayrılıkla başım belada, gözlerini çevir gözlerime, yoksa ben sensiz bu gibiyim sensiz bu sensizlikle. * Gökyüzüne bakmayanların kalbi, daha çabuk kirlenir. * Umudumuz, acımızdan daha büyük olmalı. * Bize, sözlerimizden çok, yüreğimizden anlayan gerek. * Eğer hayvanlar aralarında konuşuyorlarsa, kim bilir neler söylüyorlar insanoğlu için. * Pencereden bakınca toprak ve ağaç görünmeli. Hava tertemizdir, yakınlarda sağlıklı bir dere akmaktadır. İnsan; tabiattaki insan ve eşya dengesine bakarak ve inanç içinde yastığa başını emniyetle koyar. Orada kader rahatsızlık vermez. Tabiata yakın olmakta kabusu dağıtıcı bir güç bulunuyor. * Sanki daha yakın, en yakın olabilme imkanı için vücudumuzun alacağı hiçbir şekil, sanki alnımızı koyacağımız bir alınlık temiz bir yeryüzü kalmamış. * Düşününce gördüm ki tabanından yere mıhlanmış gibi toprağa bağlılıktan oluyor bütün bunlar. Yeryüzünü yırta yırta adım atıyoruz. * Anladım ki kalbimi kendi gövdemde taşımıyorum, tersine onu ağır ağır ürperen suları üzerinde, dışardan düşmüş, neredeyse bir felaketten arta kalmış, bir çöp parçası gibiyim. Dizlerim o yüzden titriyor ki, ben de su olmalıyım. Her şeyin bu sudan ibaret olduğu bir alemde neden çöp olarak kalayım. Ve anladım ki çaba gösterip ıslanmak gerek. Bize içinde o çöp eriyip görünmez olan su gerek. * İnsan gittikçe daralan dünyasında neden mutsuz. Herkes artık gereğinden fazla büyüyor da onun için mi? On yedi yaşlarındaki delikanlıların bile iki kat yaşlıların ki kadar yürekleri dolu. * Ağustos böceklerinin de bir görevi var. Evet durmadan şarkılar söylüyorlar, ama azıksız kaldıkları yok. Yiyip içiyorlar ve hiç de karıncalarla çatışmıyorlar… * Her az konuşan öz konuşmuş olmayabilir, yanılmayın. Az konuşanları bir şey sanmayın sırf az konuştuğuna bakarak. Ya! Keramet bunlarda değil sizde olmalı. Bunu anlayacak olan sizsiniz. Hele konuşan sizseniz bilirsiniz az mı konuştuğunuzu çok mu konuştuğunuzu. Bazıları vardır ki az konuşurlar ama o bile çoktur. * Düşüncelerini bırakmadan kendini uçmak adlı bir hayatın üzerine yayarak uçuyor… * İnsana imtihan olarak özlemek yeter!...Bir şehri...Bir sesi...Bir nefesi... * Demek ki dedi gerçek olmasa bile cesaret ölümü korkulacak olmaktan çıkarabiliyor… * Küçük bir serçe hiç bir zaman bir fil gibi ölemez. Zaten arzuları da hayalleri de vazgeçilmez şekilde irileşip içine çöreklenmemiştir… * Düşünün bakalım televizyon karşısında muhallebi gibi gevşemiş bir müslüman da değil cihat etmek, acaba kalkıp bir farzı ifa edecek kuvvet ve istek kalmış mıdır? * Televizyon bir şamardır. Hem de kendi hanemizde kendi elimizle sırtımıza inen büyük bir şamar. * Bazılarına on parmak daktilo yazmayı öğrenin diyorum da burun kıvırıyorlar. Onlara araba sürmesini öğrenin dediğim zaman ise bir bisikletlerinin bile olmadığını ve fakirliklerini, ekmek helva parası bile bulamadıklarını düşünerek kahkahalarla gülüyorlar. * Oysa bir delikanlı vardı, dolmuşlarda gidip gelirken hayal kuracağına, şoförün el ve ayaklarını izleyerek ve bir iki kitap karıştırarak daha elini direksiyona sürmediği halde teorik olarak araba kullanmasını biliyordu ve zamanı gelince bir saat ders alarak ehliyet ve sonra da araba sahibi oldu. Çünkü istiyordu. Bu, anlatmak istediğimin basit, adi bir örneği. * Rahmi hoca kürsüsünden bir defasında şöyle haykırıyordu Hocam çok ileri gidiyorsun, dikkat et, seni oradan oraya sürerler diyorlar bana. Söylesinler bakalım nereye sürecekler? Söyleyin nereye sürecekler? Allah’ın rahmetinin erişemeyeceği yer mi biliyorlar?’ * Küçücük oluşlarda, hemen yakınımızdaki selametlere koşacağımıza amansız gururumuza boyun eğip hazımsızlıklar içinde bir dolu ufak sıkıntının altında ufalandık ve umutsuzluğun kapımızdan ayrılmaması için az mı çabaladık. * İnsan da dahil eşyaya duyulan kelime sevgi kelimeyledir. Onunla başlar, “birden sevdim” deriz, ya da “çok seviyor” deriz, bakın kelimesiz anlayamıyoruz bu sevgiyi. Ve bu sevgi, kelimeleri hangi tertip içinde kullanırsak kullanalım, yüksekliği kelimenin yüksekliği kadardır. Ve “ sevgi öldü”, “ artık sevmiyor” dediğimizde, sevgi kelimeyle çeker gider. * Bense anahtarı yalnız bende bulunan bir odaya girer gibi okurum şiirimi. Onun hatıraları bendedir. * Şiir kendisi var. Bir raslantıyla değil, tersine bir özel irade ile çıkıyor yeryüzüne. Barajdaki su, kendine bırakılmış kanallardan akar. İnsan bütününün arkasında bekleyen şiirin aktığı kanallar değil mi şair? Şairler olmasaydı, şiir üzerimizden aşar, hayatı besleyemez, seliyle öldürürdü. * … hiçbirini tanımadığım ve birbirlerini tanımayan insanların bakışlarındaki esrarı kendi inançlarım içindeki yerini ve yorumunu bulmaya çalışıyorum. * Gelin bir zaman kollayalım. Kalbimizle halleşelim. Görelim nasıl çıkarlar peşinde. * O yaz otuz iki yaş olmanın değil, daha erken bir yaşın, bir yaşamak'ın dengesindeyim. * Faaliyet içinde geçen gece ve gündüzlerimizin bizi bıraktığı anlarda kalbimizi eline geçiren ve henüz mahiyetini anlamadığımız melal mi? * Ve o zaman daha önce hiç bu kadar büyüğünü görmediğimi düşündüm yanlızlığın. * Takdir-i ilahi deyip teselli demişler gerekse bize bir yük taşıyan,ALLAH bir tane daha kısmet eder… * Vicdanen rahat olmamız yetmiyor. Başkalarının hakkımızda yanlış kanaatler edindiğini görmek üzüyor bizi. * Bir incelik gösterin,incinmesin yüreğim. * İnsan gittikçe daralan dünyasında neden mutsuz. Herkes artık gereğinden fazla büyüyor da onun için mi? * Filistin bir sınav kağıdı her mü’min kulun önünde de gerçeği yaz hakikat şehitliğe koşmaktır de isyan çağır yolun açılır cennet köşelerine. * Bu dünya soğuk. Rüzgar genelde ters yönden eser. Limon ağaçları kurur. Bahaneler hep hazır. güzel günler çabuk geçer. * O sabah ezan sesi gelmedi camimizden. Korktum bütün insanlar, bütün insanlık adına. * Nereye kadar kendinden kendinden kaçabilirsin? Ya bir daha geriye dönemezsem. * Buluşturularak atılmış bir kağıt parçası gibiyim. İçimde kalkıp gidenlerden doğan boşlukların ağırlığı. Ve sevmek, Ve korkmak; ve nasıl, uzaydaymışım gibi yalnızım. * Şimdi yoksun üstelik uzaktasın ellerin yapayalnız biliyorum gözlerin dalıyor yine hep benim için olmalı. * Ve önemli olan an’ dır. Onu; ibadet, sabır, anlayış, tevazu ve merhamet ile anlamlı hale getirmek mutluluğun ta kendisidir. altın sözler, aşk sözleri, bahar sözleri, cahit zarifoğlu sözleri, en güzel cahit zarifoğlu sözleri, insan ile ilgili sözler, sosyoloji sözleri, felsefi sözler, yedi güzel adam sözleri, resimli sözler
Bir Değirmendir Bu Dünya Kitap, 1977-1984 yılları arasında yazarın döneminin çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanan aktüel ve siyasi bilhassa İslam alemi ile ilgili güncel yazılarının bir araya getirilmesidir. "Güneş birden bire kara bulutun ucundan, baskıya karşı bir başkaldırıyı hatırlatarak saçını çıkarıyor... Bu, size neler çağrıştırdı bilemiyorum. Ben, bende olup bitenleri, kurt kapanlarıyla dolu labirentimi, kara bulutumu, saçını çıkarmasını beklediğim güneşimi, kendi değirmenimi enine boyuna anlattım gibiyim. Siz de kendi labirentinizde çıkmazlarda yanılıp dönerken bakarsınız karşı karşıya geliveririz. Selâmlaşmamız, kucaklaşmamız, deneyimlerimizi birbirimize aktarmamız ve çıkışı birlikte bulup labirenti deneycinin başına indirmemiz için belki de güçbirliği yaparız. Bundan böyle, ne dersiniz?" "Buyuruyor Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem -Kalbinde zerre miktarı iman olanın cennete gireceği umulur. Bu müjdeyi duyan sahabe sorar -Ya Resulallah, zerre miktar iman nedir? -Bir Müslüman vakit namazlarından birini elinde olmadan kaçırır, bir sonraki namazın vakti girdikten sonra hatırlar da, bundan dolayı kalbine şiş saplanmış gibi olursa, onda zerre miktar iman vardır." "Biz kendimizi hep doğru yoldan ayrılmamış kabul eder ve dünyanın bir imtihanhane olduğunu hep başkaları için düşünürüz." "Acaba, sadece İslam'ın buyrukları doğrultusunda kalmaya azami dikkat ederken, yanıldığımız, haksızlık ettiğimiz, tavizkar davrandığımız, korkaklık ettiğimiz, ya da tecavüzkar olduğumuz haller olmamış mıdır? Oturalım ve düşünelim." "'OKU' emri, anlamını bilmeden okumak olmamalıydı. Anlamı kavranmadan okunacak bir şey hayata uygulanamaz, yaşanamazdı." "Hayalimin ayağı yere değmiyor henüz. Onun gerçekleşmesine dayanacak, onun yükünü kaldıracak topraklarım yok. Sözle ve kılıçla düzeltmeye başladığım an kendimi kıracak, kendimi doğrayacağım." "Zira maddeci kalıplarla şekillenen batı insanı, olumsuzdan duyduğu rahatsızlıkları telafi için ya aşırı duygusallığa, fanteziye, bütün değerleri toptan inkara Bohemlik, hippilik, uyuşturucuların verdiği hayal alemi saplanmakta, ya da kesin sükutu intiharı arayıp bulmaktadır." "Hazret-i Ömer radıyallahu anh şöyle dedi -Arkadaşlarınızı namazda arayın. Bulamayınca ziyaretlerine gidin. Hasta ise geçmiş olsun deyin. Sağlam iseler namaza gelmedikleri için darılın." "Televizyon bütünüyle Müslümanların kontrolünde olacağı günlere kadar, onu bir torbaya koyup ağzını mühürleyin. Aksi halde hep mes'ul olacaksınız." "Meseleyi küçücük kalmış topraklarımız içinde ve sadece iktidardakilerin gitmesi-kalması şeklinde gördüğümüz sürece iri bir adım atamayacağımızı biliyoruz." "Alman Şairi Rilke, Malte Lavrids Brigge'nin Notları isimli eserinde 'Burası yaşanacak yer değil, ölünecek yer' diye nitelediği Paris'te hastaneler semtinde uzun uzun dolaşır ve düşünür." "Denmiştir ki küfrün sürüp gitmesi mümkündür de zulmün istikbali yoktur. O muhakkak sükut eder, zalimler cezalarını bulur." "Kum saati bir kere daha boşaldı. Sabır ve şehidlik iki sadık dost gibi ağırlanıyor körpe yüreklerde, dev gibi dağları dolanan yiğitlerde. Akşamlar nasıl ağır. Sabahlar nasıl zinde. Bugün bir kere daha tanklar bir kağıt gibi yırtılacak, kamyonlar ganimet alınacak." "...ibadetin de aralıksız oluşunu hatırlatıyor. Düşmanla tamamen karşı karşıya olunan harp şartlarında namaz saati gelince, bir grubun düşmanla çarpışırken, diğer bir grubun 'korku namazı' tabir olunan şekle uygun olarak, imama sadece birer rekat uyarak namaz kılmaları, ibadetin terkedilmezliğinin çok çarpıcı bir örneği.." "Ankara büyük şehirdir. Yıllarca yaşayınca onunla dolar ve çevrenle ilişkilerinin içinde kaybolursun. Fakat İstanbul’a bir temas, birkaç günlük bir gezi, Ankara’daki hayatını basitleştiriverir. Ve görürsün ki kocaman bir kasabadır orası." Zengin Hayaller Peşinde Eser, yazarın dönemin gazete ve dergilerde yayınlanan düşünce ve sanat yazırlarının bir araya getirilmesidir. "Yazar olmanın bir reçetesi yok benim elimde. Faulkner'a sorduklarında 'yüzde 99 yetenek, yüzde 99 disiplin, yüzde 99 çalışmak' diye cevap vermiş. Bu da galiba tanımlanamayışın en iyi tanımlarından biri." "O[ilham], insanın yapısındaki ateşi, suyu, havayı ve toprağı; ilahi teklif önünde, denge içibde tutmakla ortaya çıkabilir... Demek istiyorum ki ilham şiddetle duyulan bir öfke, açlık, cinsi heves anlarındaki hal değildir." "Korku ve paniğin mantığı yoktur ama sebepleri vardır. Ne var ki bunları korkunun sahibinden öğrenemeyiz." "Bir zamanlar parlak şekilde yaşanmış ahlakın, bildiğimiz ya da sezebildiğimiz prensipleriyle bakınca, büyük şehrin insan isteklerine verebildiği cevapların ilkel boyutlarda kaldığını, toplumları içten içe ortaçağ Avrupa insanının dar açılı perspektifine çektiğini ve bunu konfor merakı, moda ve çabuk varılan hazlarla perdelediğini anlıyoruz." "Rilke'nin; büyük şehir korkusu, mücerret korku, yokluk, ölüm gibi temaları işlediği bu eserde [Malte Laurids Brigge'nin Notları], insana mistik amaçlar hiç olmazsa endişeler var gibi gelir. Oysa Rilke, Hristiyani esinlemeler, katı ya da abartılmış felsefi düşünceler üzerine kurulmuş Alman edebiyatına bir tepki gibi çıkar. İlgiyi birey çemberi içine hapseder." "Malte olaya metafizik bağlantılar içerisinde bakabilse, korkusu, insanların gafletinin büyüklüğünden doğsa, akıbetlerine duyduğu endişeye tasavvufi anlamda hayret de eşlik etse, bunlar ona iç bağlanışında daha güzel dereceler verebilir ve yol katederdi. Odasına çekilişi bir hicret olurdu. Oysa ondaki tedirginlik kalabalık fobisi şeklinde ortaya çıkıyor." "[Üstad Necip Fazıl] Konuşurken, jesti, ses tonu, mimiği, heyecanı ile hayret zinde. Ancak ayağa kalkıp yürümeye başlayınca biraz yaşlanıyor." "Mutlu ve müspet kelimelerle dolu eserlere kötümserliğin sızması, kelimelerin, sanatkarın içini tarayıp gelmesinden kaynaklanıyor." "Galiba yola bir duvar ördük ve onu önümüzü göremeyecek kadar yükselttik." "Haydi ey şair, sen de uyan ve şimşek gibi çakan şiirlerinle insanları uyandır, ölen duyguları canlandır, unutulan görevleri hatırlat. Bununla da kalma, uyuşup kaldığın izbeden ayrıl, insanların arasına karış ve onların öbek öbek toplandıkları ağaç diplerini, tarlaları, çölleri, yemek meclislerini, sohbet halkalarını şereflendir. İnsan zihinlerinden, kalblerinin sokaklarında, bazen bir atlı, bazen hülyalı bir aşık, bazen bir meczub, bazen bir dert kirpisi, bazen bir düş, bazen bir vaha, bazen bir yıldırım, bazen bir yumruk gibi geç." "Geniş düşünüp büyük yazılamıyor. Düşünce alışverişi yerine, iddialar, bu iddiaların tez elden gerçekleşmesi arzuları ve başka görüşlere hayat hakkı vermeme arzuları, dergilerin tutumuna da yansıdıkça, kapalı ve bağnaz topluluklar ve bunların çevresinde oluşan kapalı okuyucu kümecikleri meydana geliyor." "Derler ki büyük alman şairi Goethe yazdığı bir eser sayesinde intihar etmekten kurtuldu... Verter'i yazarak canını kurtaran Goethe, onunla birçok gencin hayata veda etmesine yol açtı. Büyük bir zeka.. Ama kendi egoizmi içinde, başkalarının hayatını hiçe sayışı ile ne kadar cüce..." "Saf ve dalaveresiz bir su bulunabilse de onun üzerine eğilip yüzümüzü arayabilsek. O zaman nasıl eğri büğrü, hülyalı ve aldatılmış olduğumuzu göreceğiz. Acaba çamurda kaç adım yürüdük? Kuru topraklar nerede?" "Bir bayan sinema artistine sormuşlar, batıl itikatların var mı diye. 'Evet var' demiş, 'bir işe başlarken bismillah derim'." "Maymunlardan meydana gelen bir ordu ile aslanlardan meydana gelen bir ordu arasında bir orman harbi patlak verdiğinde herkes reyini aslanlardan yana vermeye hazırmış... maymunlar kazanmış savaşı. Aslanlar mağlubiyet sonrası değerlendirmesi yaparlarken, büyükler meclisi üyelerinden en bilgesi, 'Niçin mağlup olduk' sorusunu şu şekilde cevaplandırmış -Maymunların askerini bir aslan, bizim askerimizi de bir maymun idare ediyordu." "Müslümanın yenilişi tarihe sığacak gibi değil." "Hazret-i Ali radıyallahu anh şöyle diyor 'Ey Kümeyl, ilim maldan hayırlıdır. Çünkü malı sen koruyacaksın, fakat ilim seni korur. İlim hakim, mal mahkumdur. Mal sarfetmekle azalır, ilim sarfiyatla çoğalır.'" "Ne vardı acıyı böylesine sevecek!.. Acıya bu kadar tutkun olmasaydık ayrıldıklarımıza duyduğumuz bu kadar özleme rağmen hareketsiz kalmazdık." "Binlerce yıllık bir geçmişi ve doğaüstü bir takım yasaları varmış gibi algılanan ve önemsenen Nobel Hristiyanlığın 'Günah çıkarma' usulüne dayanıyor. Buluşları ile kardeşi dahil yüzlerce insanın ölümüne sebep olan bir bilim adamı, günahlarına kefaret olsun diye servetinin kendi adını taşıyan bir vakıfta toplanmasını ve bununla her yıl çeşitli dallarda ödüller dağıtılmasını vasiyet ediyor." Yaşamak Yazarın hatıralarını da aktardığı günlüğüdür. "ne çok acı var." "...vurulduğunda genç bir aslanı andıran enerji dolu silahı durgunlaşıyor ve süvari boylu boyunca yerde yatan bir at gibi sahibinin başucunda bekliyor." "Bakıyor çok koyu gölgelerle geçen karanlığı görüyorum." "fakirdiler. yiyemedikleri zaman başkalarında bol bol bulunduğunu düşünmezlerdi bile. kendilerinde bulunmadığına dair bilgileri vardı sadece." "...bir dostun deyimi ile modern haçlılar olan turiste ve onun yıkımına karşı bizi çökertmeyen yine de köylümüzdür." "inandığın bir harekette, yanındakilerin kararlılığını kritik anlarda anlamaktan Allaha sığın." "Neden böyle hayvanlarla uğraşıyor, onları kendinize muhatap ediniyorsunuz diye sordum. -İnsanın hayvandan yüce olduğunu kanıtlıyoruz böylece diye cevap verdiler." "Bize ağır gelen kendimizdir." "Zulmedince kendim Lutfedince sen Seni andım hamdettim sana taptım." "karşıma yaşlı bir sarhoş oturdu. beni bir yerden tanıyormuş gibi kestirmeye çalışarak baktı baktı, oturduğu yerden yalpalayarak eğildi 'arkadaşım' dedi, 'şimdi sen bana tam beş lira vereceksin, eksik olursa, anladın mı gücenirim.' yol boyunca ısrar etti. vapur yanaşırken kalktı, sıraların arasına yürürken bir yandan da pörsümüş koluyla beni göstererek bağırmaya başladı 'yuh be, adam olacak, şuna bakın, o kadar dil döktük, mecbur muyduk.' sıraların arasında sallanarak ayakta durdu. sıkı sıkı yumduğu avcunu açarak bozuk paralarını göstererek, 'işte hepsi diyorum ulan, ulanlar, beş lira daha lazım,' beni gösterdi 'şuna bakın, adam olacak be, adam ne demek, ne demek adam, para hepimizin parası değil mi, hükümet hepimizin hükümeti değil mi, şarabımızı, rakımızı hükümet yapmıyor mu, şarapçı hükümetim benim sevgilim', beni gösterdi 'anlayışsız vapurcu seni para; para! hepimizin parası, para ortak mal, sen kimin parasını benden saklıyorsun, paranın kimi sende, kimi onda, para hepimizin. ben paramızı, beş liramızı istedim, yuf be.' birden sakinleşip yan sıradaki birinin yanında oturuverdi. hafif fısıltıyla, 'haydi abi' dedi, 'sen ver şu milletin beş lirasını bana, tamamla şu mereti.'" "Nerdeyse 'dokunmayın şiire' diyeceğim. Çünkü şiir yaptığımız bir şey değidlir. ah bütün eşya öyle değil mi? Şiir kendisi var. Bir raslantıyla değil, tersine bir özel iradeyle çıkıyor yeryüzüne... Şairler olmasaydı, şiir üzerimizden aşar, hayatı besliyemez, seliyle öldürürdü." "Yeni doğan çocuklar büyüyüp konuştukça, harfleri ve kelimeleri ana babaları ve çevrelerindeki insanlar gibi telaffuz etmedikçe büyüyemezler." "Fakat bilinir ki zamanını geçirmeden yazmak gerekli. Gençken, o romanın gençliğindeyken, henüz acımasızken. Hatta barbarken. Yoksa kötüyü ve kötüleri anlatmakta vakti geçirmiş olabiliriz. Cazibesine yakalandığımız 'merhamet', içimizde, en zalimlere bile sıcak kucaklar yontmadan anlatmalıyız." "Ahmet el Rufai Hazretlerinin şu sözünü analım 'Bir kimseyi havada uçuyor görseniz, buna bakmayın. Yaptıklarının şeriata uygunluğuna bakın." "Bir gün biri çıkar, insanları ölçmek için meslekleri ne olursa olsun, onlara hiç aşık olup olmadıklarını sorarsa, anlamaya muvaffak edildiği bir ince güzelliğin hakkını kullanıyor demektir." "Bütün büyük anlar yalnızlıktan yontuldu." "...oysa yollardaki kötülük seller gibi üzerimizden aşıyor iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymak kalbimizde kaçak bir heyecan gibi kalmıştır..." "Ankarada mescidler, camiler yerin altındadır. Apartmanların en altındadır. Minareleri yoktur. Bazılarının dışarda, hiçbir alameti olmadan, kuru bir hoparlörü vardır. Ezan, görünmeyen bir camiden, yerin altındaki bir müezzinden çıkarak bu hoparlörden duyulur. Ankaralının namazı yerin altında kılınır." "Ve gördük ki mekan değildir zamandır önemli olan ve lakin o da değildir eylemdir önemli olan ve o dahi değildir kalb olmadıkca." Eserde okunması gereken parçalar Zarifoğlu, Cahit, "Yaşamak", Beyan Yayınları, İstanbul. Yedi Güzel Adam Yazarın şiir kitabı. Kahramanmaraş Lisesi'nden yedi gencin hikayesini içerir. "Bu insanlar dev midir Yatak görmemiş gövde midir Bir yara açar boyunlarında Kolkola durup bağırdıklarında -Ya kurbanın olam Dağlar önüme durmuş Ki dağlanam Çekip pırıl pırıl mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden Durdular ite çakala karşı yarin kapısında" "ve aman ne uzun sürüyor bir düşman öldürmek" "Halk aşksızsa sokaklar banka dükkanlarıyla doludur" "Kendini darağacına atsa ağırlığı az gelir boğulmaya" "Durdurun gece hücumlarını Artık aşk insan kalbine sığmıyor" Zarifoğlu, Cahit, "Yedi Güzel Adam", Beyan Yayınları, İstanbul.
Bir Değirmendir Bu Dünya, şiirlerinden, anı yazılarından ve hikâyelerinden tanıdığımız Zarifoğlu`nu başka bir açıdan tamamlamaktadır. O herkesin entel takıldığı bir zamanda çevresindeki meraklı insanlara, dostlarına, okuyucularına ilmihal okumayı tavsiye ediyordu. Namazların tadil-i erkân üzere kılınmasını, gece namazlarına kalkılmasını, hanımlara iyi davranılmasını, çocukları adam yerine koyarak karşımıza almamızı, yollarda zikirle yürümemizi telkin ediyordu. Daha doğrusu müslüman olarak iç dünyamızı zenginleştirmek, çağa donanımlı bir müslüman olarak yetişmemiz için elinden geleni yapıyordu. Hem çocuklar için yapıyordu, hem de büyükler için. Bu kitaptaki yazılara, kendi yatağında sessiz, sakin ve içten içe maveraî uğultularla akan bir nehrin zaman zaman coşup kabarması olarak da bakılabilir. İçindekiler Sunuş 9 Birinci Bölüm Cihad ve Arınma, 11 Labirentimiz, 11 Bir Değirmendir Bu Dünya, 13 Tepki, 15 Allah Dostları, 17 Yol Ayrımı, 19 Arınma, 22 İbadet, 24 Namazda Olmak, 26 Siyer Okumanın Önemi Ya da Rabıta, 28 Anlayarak Okumak, 31 Neler Okumalı? 33 Bir Küçük Teklif, 35 Çiçekler de Sevgi ister, 38 Geniş Hayal Gücü, 40 Zengin Hayâller İçersinde, 42 Güneşte Bir Gece, 44 İslâm’da Ordu ve Sosyal Hayat, 46 Her Gözün Görmediği Rütbeler, 49 Konuşmak ve Zanlar, 51 Düşmanlarımız ve Biz, 53 Bir Müslümanın Türkiye izlenimleri, 55 Yalın Bir Bakış, Çıplak Bir Gerçek, 61 Oruç Ancak insanlar İçin, 63 Genç Adam Hacca Niyetlen! 65 Hac Yoluna Barikat Kurulmaz, 67 Maksat Aynılaşmak ve Kaynaşmak Ama… 70 Nerde Merve Nerde Safa, 73 Maraş Müdafaasından Bir Sütçü İmam Kesiti, 75 İkinci Bölüm Modem Zamanlar, 83 Somun Lükstü, 83 Ekonomi ve insan, 86 Gazali’den, 88 Dinime Dahleden Bari Müslüman Olaydı, 90 Kara Haberlerin Gele Samuel, 92 Babalar Erkenden Eve, 94 Koca Erkek Işığı Görünce Kaçmış, 97 Kim istihdam Ediyorsa O Kazanıyor, 99 Hasta Adayı, 101 Güzellik ve Moda, 103 TRT’nin Bazı Programları, 105 Reaksiyonların Çocuktaki Temelleri, 109 Üçüncü Bölüm Bir Arpa Boyu Yol, 113 Türkiye Tebeşir Dairesi, 113 Kendi Kuyruğunu Ağzına Almış Bir Yılan, 119 Silahlı Sömürünün Faturası Ağır, 122 Yabanilerle Dost Olmanın Kuralları, 124 Avrupa, Avrupalı Olmayana Kapalıdır, 127 Tilki ile Aslan, 131 Islâm Münazara Mevzuu Değildir, 133 Bu Memleketten Hayır Gelir Efendiler, 136 Çok Garip Bir Göz Ameliyatı, 138 Biz Aylardır Bir Şey Görmüyoruz, 141 Aşı, 143 İstismar Edilmedik Ne Kalmış? 145 Sevgi, Dürüstlük, Kazıklamak, 148 Bir Takım Dostluklar, 151 Batı Milletinde Farklılaşma Tezahürleri, 154 At, Eşek Mezbahaları, 156 Almanlar Nasıl Yaşar? 159 Almanya’da Yeni Cephe, 162 Yurd Dışı Çilesi, 167 Dördüncü Böîüm Kanayan Yaralarımız. 169 Hesap Sormak, 169 Çağdaş Kıskaç, 171 Gerçek Çehreleri, 174 İki Tarafı da Keskin Kılıç, 177 Belayı Büyük Göstermek, 179 Bir Taşla Kaç Kuş Bu? 181 Bir Afganistan Güzellemesi, 183 Eski Afgan Diktatörü Zahir Şah, 185 İlim Tahsili, 188 Camilerin Etrafında, 190 Zorla Buğday Olmaz, 193 Deveyi Kim Ürküttü? 196 Dehşet, 200 Saygıdeğer Bir Yamyamın Mantığıyla, 203 İşte Buna Aklımız Ermedi, 206 Yenildikçe Güreşe Doymazmış Yenilen, 208 Türkistanlı Nasıl Düştü? 211 Alimler ve Şairler, 216 Yahudi Soygunları, 219 İşin Başka Bir Tarafı, 222 İntihar Örnekleri, 224 Tahrip Ustaları, 226 Yılanın Başı, 229 Moro’lu Müslümanlar, 231 İran’ı Bir Türlü Anlamıyorlar, 239 İngiliz Öldürmeye Devam Ediyor, 243 Hama, 247 Katliam Tek Boyutlu mu? 250 Hama’ya Bakış Açıları, 253 Yerle Bir Edilen Hama Şehri, 258 Hama Sımsıcak, 267 Beşinci Bölüm Çeşitlemeler, 269 Güçlü Tutkularımız Var.. 269 Karnaval Raporu, 271 Ankara’da İstanbul’dan Bir Manzara, 273 Dostluk Gayretleri, 275 İbtilalanın Krizi, 278 Bu da Tamam Oldu, 280 Turizm Deyince, 282 Bugünün Sokakları, 284 Sunuş Cahit Zarifoğlu deyince hiç kuşkusuz önce şair kimliği ön plana çıkar. Şairliği ve kendisinden sonra gelen kimi şairler üzerindeki etkisi konuşulup yazıldı. Okuyucularının yazma azmini kamçılayan şiirsel anlatımı üzerinde çokça duruldu. Onun aksiyon yanına şairliğinin beslendiği bir damar olarak da bakabiliriz. Hayatının son dokuz on yılında meydana gelen Afganistan’ın işgali, İran İslâm Cumhuriyeti’nin kurulması, Hama’da bir gecede binlerce müslümanın yok edilmesi, 12 Eylül sonrası müslümanların içinde bulunduğu durum, dünyanın dört bir tarafındaki müslümanların işler acısı hali onun şair duyarlılığının bunlara kayıtsız kalmadığını ve kalamayacağını gösterdi. Bir fert olarak bu olaylara kayıtsız kalmadığı gibi, çevresindeki insanları işin içine çekti ve onları da duygu ve düşüncelerine ortak etti. Zarifoglu’nun siyaset ve aksiyon yazılarından meydana gelen bu kitap, olayların gelişine göre Yeni Devir, Milli Gazete, Mavera başta olmak üzere dönemin gazete ve dergilerinde yayımlanan aktüel ve siyasi yazılarından ibaret metinlerdir. Çoğunu Ahmet Sağlam, Abdurrahman Cem gibi müstear isimlerle yayınlamıştır. Dolayısıyla dil işçiliği bakımından hikâyeleri ve Yaşamakla kıyaslanmamalıdır. Buradaki günübirlik aktüel ve siyasi yazılar yoğunluklu olarak 1977 ilâ 1984 yılları arasında kaleme alınmıştır. Ayrıca şairin hayattayken yayımladığı Bir Değirmendir Bu Dünya’daki yazıların bir kısmı da burada bölümlerin konularına göre serpiştirilmiştir. Zarifoğlu’nun bu yazılarında müslüman duyarlılığının şairane ayrıntılarına daha bir şahit oluyoruz. İslâm dünyasının her tarafında hergün meydana gelen acıları, sızıları yüreğinde hissederek kendi deyişiyle bir ömür boyu “zengin hayâller peşinde” koşmuştur. Çağdaş dünyanın bunalımlarından kaçıp şiire sığınarak kendi iç dünyasının engin iklimlerinde soluklanırken, aynı zamanda dış dünyanın dağdağasından da uzakta kalamadı. ite çakala karşı yârin kapısında” durarak boyuna al koşturdu. Atın yelelerinden yorgunluk terleri döküldüğü bir sırada yarış bitmemişti, ancak zarif tabiatlı şairimizin yarıştaki süresi dolmuştu. Siyaset ve Aksiyon Yazıları, şiirlerinden, anı yazılarından ve hikâyelerinden tanıdığımız Zarifoğlu’nu başka bir açıdan tamamlamaktadır. O herkesin entel takıldığı bir zamanda çevresindeki meraklı insanlara, dostlarına, okuyucularına ilmihal okumayı tavsiye ediyordu. Namazların tadili erkân üzere kılınmasını, gece namazlarına kalkılmasını, hanımlara iyi davranılmasını, çocukları adam yerine koyarak karşımıza almamızı, yollarda zikirle yürümemizi telkin ediyordu. Daha doğrusu müslüman olarak iç dünyamızı zenginleştirmek, çağa donanımlı bir müslüman olarak yetişmemiz için elinden geleni yapıyordu. Hem çocuklar için yapıyordu, hem de büyükler için. Bu kitaptaki yazılara, kendi yatağında sessiz, sakin ve içten içe maveraî uğultularla akan bir nehrin zaman zaman coşup kabarması olarak da bakılabilir. Hüseyin Duruhan Birinci Bölüm Cihad ve Arınma Labirentimiz Bazan haziran sıcağı gibi çöker bir şey. Bakış bozulur, eşya bulanıklaşır. Altından kalkamazsın. El yordamı da fayda vermez. Duvarlar cam kırıklarıyla dolu ve pütürlüdür. Şeytan yakında bir yerde karargâh kurmuş ve bizimle savaşa başlamıştır. Çoğu zaman karşımızda neyin bulunduğunu kavrayamayız. Bir sınav labirentinde olduğumuzu da. “Günlerden ne?” diye sorarız. Kavranır bir ışık yakalamak umuduyla. “Saat kaç?” “Hava nasıl bugün?” Oysa o anda içimizin gizemli güçleri katilimizi desteklemektedir. İhtirasımız olsaydı bari! Hayır o da uyuz bir kedi gibi bacaklarımızın arasına pusmuştur. Şeytanî bir duygu önümüzde paralı askerlerini, kiralık katillerini, gerillalarını indirmektedir. Arkamızı verdiğimiz kaya duvar, siyaset laboratuarlarında üretilen mikroplar tarafından için için kemirilmiştir bile. Gerileyip, arkamızı sağlama aldık diye güvenip yaslandığımız anda belki de başımıza yıkılacaktır. O zaman katillerimiz mızraklarını kalbimize saplamadan önce kahkahalarla gülecekler. Ve Beyaz Saray’ın ve Kremlin’in bahçesindeki zafer kütüğüne bir çivi daha çakılacak. Bir kâbus bu. Sanki sarılacağımız hiçbir ip kalmamış. Sanki boyanacağımız hiçbir boya yok. Sanki daha yakın, en yakın olabilme imkanı için vücudumuzun alacağı hiçbir şekil, sanki alnımızı koyacağımız bir alınlık temiz bir yeryüzü kalmamış. Haziran sıcağı gibi çöküyor. Eşya ve mana bulanıklaşıyor. Acaba ışık saçan bir adım atabilmek için alınyazımızda bir ihtimal var mı? Gözlerimize eski büyüklerin bakışlarından bir bakış demeti yansıyabilecek mi? Mümkün müdür, labirentte yanılıp dönerken deneycisini zevklendirmeyen bir denek olalım.. Mümkün müdür labirentte dünyanın öğütüşünü kıskançlıkla ve dersler çıkararak öte dünyamıza sevaplar olarak götürelim.. Mümkün müdür labirentte ne kadar rezil olursak olalım, bakışımız bulanıklaşmış olsun, basiretimiz kapanmasın.. Mümkün müdür bildiklerimizi iyi bilelim ve bildiklerimizi, deneycimizin iğneli sopasına rağmen uygulayabilelim.. Evet, mümkün müdür? Güneş birden bire kara bulutun ucundan, baskıya karşı bir başkaldırıyı hatırlatarak saçını çıkarıyor. Şimdi bakıyoruz ve tutunacağımız ipi, boyanacağımız boyayı ve alnımızı koyacağımız temiz yeryüzünü görüveriyoruz. Ve selam diyoruz. Âleme, mahluka, yıldızlara, insanlara.. işte kendi kişisel problemlerimizin haziran sıcağından bizi uzaklaştıran ve içinde kendi problemlerimizin halli de bulunan çözümler potası. Bu, size neler çağrıştırdı bilemiyorum. Ben, bende olup bitenleri, kurt kapanlarıyla dolu labirentimi, kara bulutumu, saçını çıkarmasını beklediğim güneşimi, kendi değirmenimi enine boyuna anlattım gibiyim. Siz de kendi labirentinizde çıkmazlarda yanılıp dönerken bakarsınız karşı karşıya geliveririz. Selamlaşmamız, kucaklaşmamız, deneyimlerimizi birbirimize aktarmamız ve çıkışı birlikte bulup labirenti deneycinin başına indirmemiz için belki de güçbirliği yaparız. Bundan böyle, ne dersiniz? …
Error 522 Ray ID 7388bcfd5b8ab7a6 • 2022-08-10 123009 UTC AmsterdamCloudflare Working What happened? The initial connection between Cloudflare's network and the origin web server timed out. As a result, the web page can not be displayed. What can I do? If you're a visitor of this website Please try again in a few minutes. If you're the owner of this website Contact your hosting provider letting them know your web server is not completing requests. An Error 522 means that the request was able to connect to your web server, but that the request didn't finish. The most likely cause is that something on your server is hogging resources. Additional troubleshooting information here. Cloudflare Ray ID 7388bcfd5b8ab7a6 • Your IP • Performance & security by Cloudflare
cahit zarifoğlu bir değirmendir bu dünya sözleri