🌥️ Clash Of Clans Savaş Kitabı Ne Işe Yarar

Not1: Ne kadar çok kitap okursaniz levelinize göre + lar yükselecektir. Not 2: Sadece grubu kuran kişiler diğer üyelere bu özellikleri verebilir ve kendi özellik alamaz. Sun-Zi Savaş Sanatı Kitabı Liderlik yeteneğinizi master yapmak için bu kitap okunmalıdır! Üç savaş sanatı kitabının ilkidir. Ne işe yarar: Liderlik Eğitim maliyetleri 8,000 iksirdir. Labaratuarda 1,500,00 iksire 5 günde gelişirler. 4.seviye şifacılar 71 saniye başına 71 can yenilerler .Kendi canlarıda 1,176dır. Eğitim maliyetleri 10,000 iksirdir. Labaratuarda 3,000,000 iksire 7 günde gelişirler.Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere :) zaman: Temmuz 18, 2015 Hiç yorum yok: PekiAndroid Ne İşe mi Yarar ; Eskiden telefonlar stadart bir işlemciye sahipti ancak Android yüklü telefonlar bilgisayarın yaptığı bir çok işlemi yapabiliyor. Özellikle dokunmatik telefonlarda kullanılan Android işltemi sistemi sayesinde, Androidli Cep telefonu sahipleri yüzbinlerce uygulamaya çok hızlı bir şekilde ulaşıp DPA – 432. HP – 2,800. Training Cost – 14,000. Easily the best Clash of Clans character is the PEKKA. These metallic monsters have both the highest attack and the highest health out of every troop in the game. They are capable of tearing down walls, smashing buildings, and carving through hordes of enemies with ease. Inferno Dragon level 2 DPS has been decreased from 80-1600 to 79-1580 and HP reduced by 50. Inferno Dragon beam cooldown time has been increased from 0.5s to 0.6s. Increase max Spell donation count by 1 for Clans of Level 4 and above. Level 8 Inferno Tower will have 6 beams while in Multi-Inferno mode. Scroll Lock tuşunu söndürün. Excel’de bir hücre seçin. Yön tuşlarına her bastığınızda bir sonraki hücreye geçecektir. Ancak Scroll Lock tuşu açık olduğunda yön tuşlarına her bastığınızda sayfayla birlikte (yani sayfanın kendisi) hareket edecektir. Vay be! Ne acayip bir tuş. Not: Artık yeni nesil klavyelerin bir İdealKent(Kent Araştırmaları Dergisi), 8. Sayı: Küreselleşme ve Anadolu Kentleri AYEN - Ayen Enerji A.Ş. - Page 2 - hisse.net. Kısmen filtreleniyor website 5 dakikada bir güncelleniyor. Süleymanpaşa 15 günlük hava durumu ADIYAMAN HAVA DURUMU 15 GÜNLÜKAnahtar oranları, mali tablolar, hisse yorumları, hisse grafikleri, analizler ve çok daha fazlası için Bigpara'nın websitei Bankası A.Ş. sayfasına girebilirsiniz Jul 13, · GARANTI-BANKASI hisse senedi ile clashofclansofficialÇEVRİMDIŞI (4 ay önce) Usta Satıcı 27.08.2021 22:23 tarihinde kayıt oldu. BAŞARILI İŞLEM 129 ADET. BAŞARISIZ İŞLEM 17 ADET. TOPLAM SATIŞ 146 ADET. Satıcı rütbe sistemi nedir, ne işe yarar? Clashof clansda klan oyunu ödüllerini yine sizlerle beraber aldım ve işinize yarayacak bilgileri vermeye çalıştım. Savaş kitabı ve büyü kitabının farkını de Birkez inşa edildiğinde otomatik olarak belirir ve 10000 kara iksir değerindedir. Ölümsüz bir birimdir, bu yüzden bir kez üretilir. Ancak, savaşın ortasında yaralanırsa veya Jungle Heat Apk 1.8.13 Android Jungle Heat, oyunu android savaş oyunları sevenler için çıkarılmış clash of clans oyununa benzeyen bir oyundur. Android markette popüler olan bu oyunu 10.000.000 - 50.000.000 kişi tarafından indirilip oynanmıştır. Uygulama 5 yıldız üzerinden 4,4 almıştır. e0EflDp. Türkçede genellikle çeviri bir metnin düzeltilmesi anlamına gelen redaksiyon, kitap yayıncılığının önemli bir aşamasını oluşturur. Çoğunlukla okurun gözünden ırak olan redaktörler tıpkı çevirmenler gibi bir bakıma isimsiz kahramanlardır; hakları okurdan ziyade aynı alanda çalışanlar, çoğunlukla da meslektaşları tarafından teslim edilir ancak. Kitap yayıncılığının temsilinde edebiyat çevirisi teori veya sosyal bilimler çevirisinin önünde tutulduğu gibi, teorik metinlerin redaksiyonu da –bütün meşakkatine rağmen– ilk akla gelen başlıklardan değildir. Bu alanın zorluklarını öğrenmek için deneyimli iki isme, Elçin Gen’e ve Bülent Doğan’a “mikrofon uzattık”. Redaktör ne iş yapar? Tam olarak ne yapıyorsunuz redaksiyonda? Elçin Gen Redaktör çeviriyi özgün metinle karşılaştırarak doğru ve eksiksiz çevrilmiş mi diye kontrol eder. Çeviri iyiyse ben de tam bunu yapıyorum Eksik gedik var mı bakıyorum. Çevirmenin özgün metne kapılıp kendi dilini unuttuğu yerlerde metne nispeten az kapılmış kişi olarak temiz Türkçe önerileri getiriyorum. Çeviri sorunluysa malum... ikinci bir redaksiyona muhtaç yeni bir çeviri çıkabiliyor ortaya. Bülent Doğan Hem çeviri metnin Türkçeye uygunluğunu ve akıcılığını, hem de orijinal dile uygunluğunu kontrol ediyorum. Sosyal bilim metniyse terminolojisinin Türkçede doğru kurulup kurulmadığını denetliyorum, edebiyat ise üslup tutarlılığını denetliyorum. Tabii bir yandan da orijinalin stilistik öğelerine de bakıyorum teknik, tasarım ve Türkçe çevirisinin ona göre düzenlenmesini sağlıyorum. Aynı zamanda orijinal metnin varsa bazı sıkıntılarını da gidermek için yazarla bağlantı kurmak gerekebiliyor bazı durumlarda. Ne tür sorunlarla karşılaşıyorsunuz çevirilerde? Bir- iki örnek verir misiniz? Metnin ait olduğu alana özgü kavramlara aşina olmamaktan kaynaklanan sorunlar culturally relative – kültürel açıdan akraba → kültürden kültüre değişen Deyimler söz konusu olduğunda sözlüğe bakmadan, birebir çevirmekten kaynaklanan sorunlar time and again – zaman ve tekrar → birçok defa Türkçe ifade sorunları self-commemoration – kendini hatırlatma arzusu → kendi hatırasını yaşatma arzusu yararlı dürtüler vermek → yararlı dürtüleri harekete geçirmek Duchamp’ın bir başka imzasına dönüştü → Duchamp’ın imzası niteliği taşıyan bir diğer özellik haline geldi Metnin ait olduğu söylem kaydını ayırt edip doğru aktaramamaktan kaynaklı sorunlar resmî bir mektupta I beg you to reply – cevap vermeniz için yalvarıyorum cevap vermenizi istirham ediyorum Metni dikkatli okumamaktan kaynaklanan sorunlar The painters are seen very much as individuals in competition – yarışmalarda ressamlar, birer birey olarak görülürler → ressamlara birbiriyle rekabet içindeki kişiler olarak bakılır Türkçe sözdizim hatası + metnin meramını anlayamamaktan kaynaklanan hatalar Bir bütün olarak ele aldığımızda felsefi ve kuramsal düşünce salt kavramlar üzerinden ilerlediği; içeriklerini de yine yalnızca onlar aracılığıyla değerlendirdiği için, ki onlara asla sahip değildir, bir ölçüde idealist bir önyargıdan da muzdarip olduğunu söylemek yanlış olmaz. → Felsefenin, ve genel olarak kuramsal düşüncenin, salt kavramlar üzerinden ilerlediği ölçüde idealist bir önyargıdan mustarip olduğu söylenebilir Kavramların ilgili oldukları şeyi –ki kendisi ona asla sahip değildir– ancak kavramlar aracılığıyla işleyebilir. Hatta bu sorunlar otantik açmazlar –ki bu, Badiou’nun kişisel söz dağarcığında sık rastlanan bir terim değil– yaratmaya kadar gidebilir ve bunlar da, Badiou’nun felsefesinin ayrılmaz bir parçası haline gelebilir. → Hatta bu sorunlar, aslında Badiou’nun kendi felsefesinin yapısından kaynaklanan, gerçek anlamda birer açmaza denk düşüyor olabilir – ki bu, Badiou’nun kişisel söz dağarcığında sık rastlanan bir terim değildir. Ekseriyetle Türkçe zayıflığıyla karşılaşıyorum. Orijinal sözdizimine bağlı kalmaya çalışan çevirmenler çok oluyor, zira öbür türlüsü daha zahmetli geliyor anladığım kadarıyla. Bir de çevirmenler pek okumuyor anladığım kadarıyla, zira okumayla haşır neşir kişilerin yapmayacağı hatalarla çok karşılaşıyorum. Bir de çeviri yaptığı konuya hâkim olmamasına rağmen gerekli araştırmayı yapmayan kolaycı çevirmenlerin elinden çıkan işler çok başıma bela oluyor. Çevirmenin yapmadığı araştırmayı redaktör yapmak zorunda kalıyor. Halbuki redaktörün dikkatini bu araştırmayı baştan yapmaya vermemesi lazım, görevi denetlemek olmalı. Onun dışında en sıkıntılı ve redaktörleri en çok ters köşeye yatıran mesele çevirmenin konuyu çok iyi bildiğini zannederek orijinal metne gereken dikkati göstermemesi. Bu durumda sosyal bilimlerde ters anlamlar çıkabiliyor, kimi zaman edebiyat metinlerinde de okumayı sekteye uğratan anlamsızlıklar doğuyor. En çok karşılaştığım örnek ise “this” ya da “bu” kullanımı. Türkçenin yapısından dolayı cümleye sadece “bu” ile başlamak anlam karışıklığına yol açıyor ve redaktör düzeltmek zorunda kalıyor. Karşılaştığınız sorunlara nasıl müdahale ediyorsunuz? Yaptığınız değişikliklerde nelere dikkat ediyorsunuz? E. G. Muhakkak değiştirilmesi gereken bir sorunsa doğru bulduğum şekilde düzeltiyorum. Çevirmenin özel kelime tercihleri “kelime” değil “sözcük” demek gibi varsa, değişiklik yaparken onları kullanmaya dikkat ediyorum, bazen gözümden kaçıyor tabii... B. D. Olabildiğince Türkçe metnin mantığına ve akışına dokunmamaya çalışıyorum. O yüzden kitabın başında yaptığım müdahaleleri bitirdikten sonra geri dönüp kontrol ederim genellikle. Tabii hem yanlış anlaşılmış hem kötü Türkçeyle üretilmiş metinlerde işler karışıyor, ortaya çıkan metinden pek memnun kalmıyorum. Kimi zaman sayfalarca metni atıp baştan çeviriyorum. Redaksiyonun zorluğu, hem yazarı hem çevirmeni kimlik olarak benimseyip buna göre bir dil tutturmak. Çeviri yaparken yazarla özdeşleşmek yetiyor. Çeviri çok sorunluysa redaktör kendini olur olmaz her şeye müdahale ederken bulabiliyor, yani bir zamanlar Müge Sökmen’in dediği gibi, “redaktörün terbiyesi bozuluyor”. Sorunlu gördüğünüz ama müdahale etmediğiniz şeyler oluyor mu? Redaktörün sorumluluğu nerede bitiyor? E. G. Oluyor. En çok da bunlar üzerinde vakit harcıyorum. Bazen bir değişiklik yaptıysam sonradan ilk halinin “vahim” olmadığına kanaat getirip geri alabiliyorum. Çevirmen cümleyi doğru çevirmiş, Türkçe ifade açısından da ciddi bir sorun yok, ama diyelim aklıma “daha güzel” bir çözüm geliyor... O zaman bu değişikliği önerip önermemek konusunda kararsızlık yaşayabiliyorum, çünkü sonuç itibarıyla zorunlu bir şey değil. Öte yandan, redaktörün sorumluluğu “hiçbir yerde” bitmiyor aslında, okur gözüyle bakıldığında kalan her eksikten, en ince detaydan bile redaktör sorumludur. B. D. Sorun bana özelse müdahale etmeyebiliyorum. Mesela bazı kullanımları sevmem. Cümleye “ancak” ile başlanmasından hazzetmem. “Oldukça” kullanımını hiç sevmem ki sık sık yanlış kullanılır. Virgülün az olanını severim. Aynı cümlede birden fazla “olmak” kullanımından hoşlanmam. Fakat cümleler asgari bir okunabilirliğe sahipse ve aşırıya kaçılmadıysa dokunmuyorum. Sözgelimi her “however” gördüğü yere “ancak” yazan çevirmenler oluyor. Bazılarını bırakıyorum. Çeviriyle ilgili sorunlarda ise, daha iyisini bulamadığım oluyor, o yüzden müdahale etmiyorum. Yoksa redaksiyon sonsuza dek uzar. Değişiklikleri çevirmene gösteriyor musunuz? Herhangi bir açıklama yapıyor musunuz? E. G. Muhakkak. Özellikle son yıllarda bütün redaksiyonları “değişiklikleri izle” programıyla yapıyorum. Yaptığım hemen hemen her değişikliğin yanına “açıklama” kutusu açıp mümkünse cümlenin orijinalini yazıyorum ve çevirinin neden yanlış olduğunu düşündüğümü, yazarın ne demek istediğini vs. açıklıyorum. Tabii bu, redaktör olarak mesaimi iki katına çıkarıyor; ama üzeri çiziklerle doldurulmuş bir metin yerine insani bir tartışma zemini açılması, çevirmenin redaktörle ilişkisi ve nihayet çevirinin akıbeti üzerinde olumlu etkide bulunuyor. Nispeten tecrübesiz çevirmenlerin mesleki gelişimine de katkıda bulunuyor. B. D. Evet, değişiklikleri genelde bilgisayarda “değişiklikleri izle” moduyla yapıp çevirmene gösteriyorum, kendiliğinden anlaşılmayanlara açıklama yazıyorum. Kâğıt üzerindeyse çevirmeni çağırıyorum ya da metni gönderiyorum. Redaksiyon aşamasında böyle. Ama tashih aşamasında göstermeyebiliyorum, gerçi tashihi mutlaka kendim kontrol ediyorum. Çevirmenler ne tür değişikliklere itiraz ediyor? E. G. İkinci dilden redaksiyon yaptığım durumlarda Almanca veya Fransızca özgününden çevrilmiş metnin İngilizce çevirisinden redaksiyonunu yaparken genellikle İngilizce çeviriye itiraz geliyor. Anlam farklılığı olan cümleleri genellikle doğrudan değiştirmiyorum, açıklama kutusuna “İngilizce çeviride böyle denmiş” diye yazarak not düşüyorum, çevirmenin özgün metne bakıp yeniden kontrol etmesi için. Bunun dışında, “tercih meselesi” olabilecek değişikliklere itiraz edilebiliyor Osmanlıca kelime kullanımı, veya tersine fazla “öztürkçe” kelime kullanımı, gibi. Bunları da başka seçeneğin olduğu durumlarda çevirmenin tercihine göre değiştiriyorum. B. D. Yanlış müdahaleler olabiliyor bazen ya da cümlenin anlamı muğlak olabiliyor, o kendi yorumunu tercih edebiliyor. Bir de elbette çevirmenlerin sevmem dediği kimi tabirler, kullanımlar oluyor. Onları geri çeviriyorlar. Bazı çevirmenler konunun uzmanı oluyor, onunla ilgili itirazlar gelebiliyor. Bu tür işlerde noktaya virgüle kadar çevirmene gösterilmesi şart. Mesela uzman olmadığım “sanat” alanında doğru ama bozuk bir cümleyi yanlış ama güzel bir cümleye çevirmiştim. Diyelim ki apaçık yanlış olarak gördüğünüz bir çeviriye müdahale ettiniz ve çevirmen bu değişikliğe bir şekilde itiraz etti, nasıl bir yol tutuyorsunuz? E. G. Israrla açıklıyorum, ikna etmeye çalışıyorum. Örnekler veriyorum, bir bilene’ soruyorum ve cevabını kendisine iletiyorum vs., vs. Bazen bu açıklamalar yeterli oluyor, bazen de çevirmen yeni bir öneri getiriyor ve orta yolu bulmaya çalışıyoruz. Bu tür durumlarda, yanlışın ortadan kalkması koşuluyla çeviriden nihayetinde çevirmenin kendisinin sorumlu olduğunu teslim etmeniz, “ben olsam şöyle çevirirdim” zihniyetine kapılmamanız gerekiyor. B. D. Ara çözüm buluyorum genellikle. Sonuç tam istediğim gibi olmasa da “apaçık yanlış”ı ortadan kaldırıyorum. Bu da daha kişisel düzeydeki müdahalemi geriye çekmek şeklinde oluyor. Ya da şahit yöntemine başvuruyorum, yani başka bir redaktör arkadaştan bakmasını rica ediyorum, zira ben de hata yapmış olabilirim. Çevirmen yine itiraz ederse güvendiği bir ortak arkadaşa başvuruyorum. Aslında şu andaki yayınevinde benim istemediğim bir sözleşme maddesi var, son karar yayınevine ait, büyük ihtimalle bu yüzden çevirmenler pek itiraz etmiyorlar. Bir çevirmenle çözümsüz bir sorun yaşadığınız oldu mu? Çevirinin akıbeti ne oldu? E. G. Oldu. Hem maddi hataların, hem de yazarın üslubuna uymayan yorumların olduğu bir çeviri söz konusuydu. Sözleşmeye göre, yayınevinin çeviriyi kontrol edip gerekirse çevirmenden düzeltme talep etme hakkı vardı. Çevirmen hatalarının hiçbirini kabul etmeyip bu talebi reddedince sözleşme feshedildi ve kitap baştan çevrildi. Tabii buradaki sıkıntının kaynağı, deneme çevirisinin yapılmamış olmasıydı. Çeviriye başlamadan önce çevirmenden bir bölümlük deneme çevirisi istemiştik, fakat onun yerine çevirmen bir ay gibi kısa bir süre içinde –kısa ama hayli zor bir kitaptı– tamamını çevirip gönderdi. B. D. Şu âna kadar benim verdiğim çevirilerde öyle bir sorun yaşamadım, hatırlamıyorum. Zira deneme çevirisi almadan iş vermiyorum, çözümsüzlük yaşanacaksa orada yaşanıyor ve gerekirse yollar ayrılıyor. Doğrusunun da bu olduğunu düşünüyorum. Redaktör ile çevirmen işin başında birlikte çalışmaya başlamalı. Benim vermediğim bir iş önüme gelmişti. Çevirmen de iyi bir çevirmendi ama özne yüklem arasındaki mesafeleri çok uzun tutmak gibi bir alışkanlığı vardı ve ben ilkesel düzeyde buna karşıyım. Biz anlaşamayınca aynı yayınevinden başka bir redaktör arkadaş işi üzerine aldı. Yani çeviri yine yayınlandı. Yeni başlayan bir redaktöre ne gibi tavsiyeleriniz olur “arkanı dön ve kaç” dışında? E. G. Çeviriyi muhakkak orijinaliyle karşılaştırarak oku. Tanımadığın –yani işini bizzat görmediğin– çevirmenle çalışacaksan, hangi kitap çevrilecekse o kitaptan en az 5 sayfa deneme çevirisi iste. Deneme çevirisini muhakkak orijinaliyle karşılaştırarak oku ve yapılması gerektiğini düşündüğün değişiklikleri çevirmene açık biçimde göster. Bu değişiklikler “makul” bir boyutu aşıyorsa deneme çevirisinin kabul edilemeyeceğini belirt. Değişiklikler makul boyuttaysa, çevirmenin bunlara nasıl tepki verdiğini iyi değerlendir. Denemeyi beğendin, kitabı verdin, sözleşmeyi yaptınız. İşinden tam emin değilsen çevirmeni arada yokla, bitirdiği bölümleri oku, vahim sorunlar var mı kontrol et. Varsa yol yakınken bunları bildir, sorunlar devam ediyorsa bitirilen bölümlerden sonrası için başka bir çevirmenle çalışmanın daha iyi olacağı konusunda anlaşmaya varmaya çalış. Halihazırda çevirisi bitmiş bir kitap önüne geldiyse, işi kabul etmeden önce 5-10 sayfasını karşılaştırarak oku, “makul” düzeyi aşan değişiklikler gerekiyorsa işi kabul etme, veya ortak çeviri olmasını teklif et. B. D. Yapmadıysa çeviri yapmasını tavsiye ederim. Önce çevirmen olması ve bu alanda rüştünü ispat etmesi gerekir. Yoksa birkaç işten sonra bunalıma girer yaşanmış örnekler var. Redaktörün iyi bir çevirmen olması aynı zamanda çevirmenlerden de saygı görmesini sağlar ve redaksiyon süreci daha pürüzsüz ilerler. Sosyal bilimler alanında redaksiyon yapmakla kalmaması, edebiyatta da yapması gerekir, aksi takdirde hızla dili bozulacaktır. Çevirilerin çoğunda akış sorunu var, her redaktörün buna kafa yorması gerekiyor. Ayrıca bir önceki cevapta da dile getirdiğim gibi, çevirmenlerle işin başında çalışması, deneme alması ya da denemeyi görmesi gerekir. İmla, terminoloji gibi konularda baştan çevirmenle anlaşması gerekir, yoksa büyük eziyet olur. Editörlükle redaktörlük arasında ne gibi farklar var? Türkiye'de ikisi birbirine karıştırılıyor mu? E. G. Türkiye’de galiba her yayıncı bu tür kavramları kendi yüklediği anlamda kullanıyor. “Redaktörlük” denince sınırları biraz daha belirli bir meslek tanımı anlaşılmakla birlikte, “editör” denince iş biraz karışıyor. Hele bir de “yayına hazırlayan” devreye girince, kim kimdir anlamak iyice zorlaşabiliyor. Redaktör, genel itibarıyla, çeviri metin üzerinde genel geçer imla ve noktalama düzeltilerinin ötesindeki ifade ve anlam sorunlarını gideren, çeviriyi özgün metinle karşılaştırıp gerekli değişiklikleri yapan kişi. Türkçe yazılmış bir metin üzerinde de bu çerçevede redaksiyon yapılabilir. Galiba hemen hemen bütün yayınevlerinde “redaktör” denince bu anlaşılıyor, bu konuda bir kargaşa yok gibi... “Editör”ünse halihazırda farklı iş tanımları var. Onun için, doğru meslek tanımı şudur demek yerine, bizzat mesleği icra edenlerin veya bağlı oldukları kurumların farklı iş tanımlarına bakmak daha doğru olabilir. Bir yayınevinde düzenli maaşla çalışan bir editörün, yurtdışındaki yayınevleri veya ajanslarla yazışmaları yürütmekten tutun, sosyal medya veya geleneksel medya araçları üzerinden kitapların tanıtımını yapmaya, yayınevine gönderilen kitap dosyalarını inceleyip rapor yazmaktan, kitapların redaksiyonunu, tashihini, dizinini vs. yapmaya kadar uzanan pek çok görevi olabilir. Bu yaygın tanım haricinde, bazı yayınevlerinde “editör” kavramı, İngilizce’deki edited by... ifadesindeki anlamıyla kullanılabiliyor yani, belirli bir konu üzerinde halihazırda yazılmış metinleri bir araya getiren, veya konuya vâkıf yazarlarla temas kurarak yeni metinler sipariş eden, bunları kitap haline getiren kişi. Kimi yayınevlerinde bunun için “yayına hazırlayan” veya “derleyen” ifadesi de kullanılabiliyor. Ama bahsettiğimiz bu “editör”ün iş tanımı da öyle çok net değil Sözgelimi, eldeki metinlerin çevrilmesi gerekiyorsa bunların redaksiyonunu da yapacak mı, yoksa o işi “redaktör”e mi havale edecek; veya kitabın kapak tasarımından, varsa seçilecek görsellerden kendisi mi sorumlu olacak... bunlar da kişiden kişiye, kurumdan kuruma değişiyor. Fakat yayınevlerinin genelinde, gün geçtikçe artarak kendini gösteren bir durumdan söz etmek yanlış olmaz sanırım Bir yayınevinde düzenli maaşla, sosyal güvenceyle vs. icra edilen meslek anlamındaki editörlük, giderek, bir “idarecilik becerisi”ne dönüşme eğiliminde. Özellikle basılan kitap adedinin yüksek olduğu büyük yayınevlerinde “kadrolu” editörden beklenen temel işler koordinasyon, iletişim-tanıtım-pazarlama, basınla ve halkla ilişkiler, proje’lerin dışarıya dağıtılması ve takibi vs. gibi, öncelikli olarak idari işler. Redaktörle aralarındaki en temel farklardan biri de, metinlerle bire bir haşır neşir olmak –yani bir kitabın nihai ürün olarak ortaya çıkmasındaki birincil iş– dışında herhangi bir iş üstlenmek istemeyen bu kişilerin artık yayınevlerinde istihdam edilmemeleri... B. D. Önce ikisi arasında, kafamdaki ayrımla başlayayım. Editörün işi aslında bir kitabın seçilmesinden matbaaya gönderilmesine kadar bütün süreci kapsıyor. Editör bir kitaba karar veriyor ve bütün yayına hazırlanma sürecini takip ediyor, denetliyor. Nispeten daha çok hâkim olduğum konuya girersek, şayet bir çeviri eser söz konusuysa, editör yabancı ajansla anlaşmayı yapıyor, kitaba uygun bir çevirmen buluyor, çeviriye uygun bir redaktör buluyor, son okumasını yaptırıyor, tasarım sürecini yönetiyor, kapağına karar veriyor ve kitabı matbaaya gönderiyor. Tüm bu süreçlerin sorumlusu editördür ve genellikle yayınevinde maaşlı olarak çalışır. Şimdi burada, yayınevinin ne kadar kitap bastığına, editörün üzerinde ne kadar yük olduğuna göre redaksiyonu editör kendisi de halledebiliyor, bir redaktöre de verebiliyor. Önemli bir nokta var Şayet editör redaksiyonu kendisi yapmayacaksa, çeviri başlarken çevirmen ile redaktör arasında iletişim sağlaması gerekiyor. Bu çoğunlukla atlanan bir konu. Editörün yanlış tercihleri sonucu kötü olmuş bir çevirinin sonradan redaksiyonla düzeltilmesi hayli zor bir iş ve Türkiye'de bu sorun çok yaygın. Redaktörün rolüne dönersek, redaktörün iki temel sorumluluğu var Birincisi çevirinin orijinal dile uygunluğunu denetlemek; ikincisi de çevirinin hedef dile uygunluğunu, yani Türkçesini denetlemek. Redaksiyon hayli zor bir iş, zira iki metni satır satır karşılaştırmayı gerektiriyor. Aynı zamanda çevirmenin yaptığı pek çok araştırmayı da onun arkasından ikinci kez yapıp kontrol etmek zorunda. Redaktörler genellikle yayınevlerinin bünyesine alınmıyor, dışarıdan çalışıyor. Yayın dünyasında en çok sömürülenler redaktörler, zira yüksek nitelikli bir iş yapıyor, karşılığında komik denebilecek ücretler alıyorlar. Son dönemde Yayınevi Emekçileri Kolektifi'nin bir parçası olarak faaliyet gösteren bazı redaktörler sözleşmeler hazırlamak ve ücretlendirmeyi makul seviyeye çıkarmak için uğraşıyorlar. Bunlar birbirine şöyle karışabiliyor Editör çalıştırmaktan kaçınan ya da editörlerin üzerine çok fazla yük bindiren yayınevlerinde çeviri ya da telif kitap tümden redaktörün eline bırakılabiliyor. Kitap çevirmene geri gönderilmeden ya da son okuması/düzeltisi yapılmadan basılabiliyor. Bu bana çok doğru görünmüyor. Redaktörün rolü daha iyi tanımlanmalı ve sınırlanmalı. Sözgelimi redaksiyondan gelen bir kitabın yayınlanmadan önce muhakkak düzeltiye girmesi gerekir. İdeal durumda her türlü iş bittikten sonra editörün bir son okuma yapması da elzemdir. Elçin Gen, 1998 yılında Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden mezun oldu. İletişim Yayınları'ndan çıkan Sanat-Hayat dizisinin yayın sekreterliğini yürütüyor. İnternet üzerinden yayınlanan e-skop dergisinin editörleri arasında yer alıyor. Bülent Doğan, 1975 doğumlu. İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu. Yirmi yıldır kitap çevirmenliği ve editörlükle uğraşıyor. Metis, İş Kültür, K Kitaplığı, Bilgi Üniversitesi Yayınevi gibi kuruluşlarda editörlük yaptı. Kırkı aşkın kitap çevirileri arasında edebiyat dünyasından Carlos Fuentes, William Golding gibi isimler, edebiyat dışı alandan ise David Harvey, Frederic Jameson, Michael Mann, Ulrich Beck, Jane Jacobs, Wayne C. Booth gibi isimler bulunuyor. Şu anda Sel Yayıncılık’ta editörlük görevini sürdürmektedir. Bilgisayarın Faydaları Bilgisayar bilgiye ulaşmaya kolaylaştırır. Bilgiye hızlı ulaşmayı sağlar. Bilginin kolay yayılmasını sağlar. Okur yazarlığı arttırır. Dünyanın her yeri hakkında bilgi edinmemizi sağlar. Film, Müzik, Video, Oyun vb. içerikler sayesinde eğlenceyi ayağımıza kadar getirir. Büyük bir yer olan dünyayı küçük bir yer haline getirir. iletişimi kolaylaştırır Günlük hayatta çok uzun vakit alacak işlemleri kısa sürede yapabilmemizi sağlar. İnsanoğlunun günlerce uğraşarak ulaşabileceği sonuçlara kısa çalışmalarla ulaşmamızı sağlar. İnsanlara kendini ifade etme şansı tanır., Öğrenciler için bilgi ve iletişim kaynağı olur. Ev hanımları için vakit geçirme aracı. Çok uzaktaki kişilerle yüksek ücretlerle konuşmak yerine ücretsiz saatlerce görüntülü görüşmeleri yapma olanağı tanır. Ticarettede insanlara ulaşma konusunda oldukça yararlıdır. Bilgisayar doğru kullanıldığında bu gibi daha birçok faydası vardır. Ancak, sadece bilgisayarla yaşamak ve onu hayatımızın odak noktası haline getirmek beraberinde yarardan çok zarar getirebiliyor. Bilgisayarın Zararları Bilgisayar oyunları genç yaşlı demeden aşırı derece önemsenip, sürekli oynandığında kişilik bozukluklarına sebep olabiliyor. Evli çiftlerin bilgisayar sevdası yüzünden boşanma sebepleri olabiliyor. Çok fazla vakit kaybına sebep olabiliyor. Sürekli bilgisayar başında kalmak el, kol, boyun, sırt, göz kısacası tüm vücudu sağlık açısından olumsuz etkileyebiliyor. Zararlı içerikli sitelerinde engellenememesi çocuklar için büyük risk teşkil edebiliyor. Sosyal olmayan bir toplum ve nesillerin yetişmesine sebep oluyor. İnsanlar arasındaki bağ ve ilişkilerin azalmasına sebep olabiliyor. İnsanların çeşitli arayışlar içinde olmasıyla birlikte cinayet, dolandırıcılık, kaçırılma vb. vakaların artmasına sebep oluyor. Uzun süre bilgisayar kullanımı ruh sağlığınıda olumsuz etkileyebiliyor. Kaynak Bilgisayar ne işe yarar, yararları ve zararları hakkında bilgi verir misiniz? 21 Eylül 2021 10 Paz, 2021 745 tarihinde düzenlendi 7885 kez okundu Crebros Crebros, ağız yoluyla kullanılan 5 miligram film kaplı tabletlerden oluşan bir ilaçtır. Günümüze çok fazla tercih edilen bir ilaç olduğundan dolayı birçok kişi bu ilaç hakkında detaylı bilgi sahibi olmak ister. Bu yazımızda sizlere Crebros ne için kullanılır, Crebros yan etkileri nelerdir, Crebros kullanırken dikkat edilmesi gerekenler nelerdir tarzında sorulan soruların cevabını vereceğiz. Bu yazımızın ardından sizler de çok daha güvenli bir şekilde bu ilacı kullanabilirsiniz. Crebros Nedir? Ne İçin Kullanılır? Crebros, antihistaminik bir ilaçtır. Antihistaminik ilaçlar alerjilerin etkisini kaldırmak için kullanılır. Birçok alerji tedavisinde bu ilacın kullanımı tavsiye edilir. Vücut üzerinde histaminin etkisini kaldırır ve alerjik reaksiyonları baskılar. Genellikle alerjiler sonucu oluşan kaşıntı, kızarıklık ve kabarmaların etkisini götürme amacıyla kullanılır. Crebros öksürük için eğer alerjiden kaynaklıysa hekimler tarafından reçetelenebilir. Crebros Kullanırken Dikkat Edilmesi Gerekenler Çoğu ilaç gibi bu ilaç da vücut üzerinde bazı özel durumlarda tehlikeli olabilir. Bunun için önceden tespit edilmiş durumlarda bu ilaç kullanılmaması tavsiye edilir. Peki o halde Crebros kullanırken dikkat edilmesi gerekenler nelerdir? Bu ilacının etkin maddesi olan levocetirizine dihydrochloride karşı vücudunuzun bir alerjisi var ise kullanmamanız tavsiye edilir. Ayrıca bu ilacın üretiminde kullanılan yan maddelere de dikkat edilmesi ilaç gibi bu ilaç da böbrek üzerinde zararlı bir etkiye sahip olabilir. Ağır böbrek yetmezliği bulunuyorsa bu ilacı kullanmamanız tavsiye ilacın kullanımında 6 yaş ve üzeri kişilerin kullanması tavsiye ile beraber Kullanılması tavsiye edilmez. İçerdiği maddeler ile etkileşime geçerek vücudunuzda problemler oluşmasına sebep ya da emzirme dönemlerinde Crebros ilacının kullanılması tavsiye edilmez, kullanmadan önce aile hekiminiz ya da doktorunuz ile görüşmeniz tavsiye doktorunuzun verdiği dozları tercih etmeli, günlük olarak yüksek miktarda kullanılmamalıdır. Crebros Yan Etkileri Nelerdir? Crebros kilo yapar mı? Alerji için kullanılan ilaçlar kilo alımına veya kilo kaybına sebep olabilir. Ancak hekiminiz kullanmanızı öneriyorsa kullanmama lüksüzünüz olmamalı. Her ilacın insan üzerinde bir yan etkisi bulunabileceği gibi Crebros ilacının da yan etkileri bulunabilir. Bugün etkiler her insan vücudunda olacak diye bir kaide yoktur. İnsan vücudunun bu ilaca karşı gösterdiği tepkiler değişkenlik gösterebilir. Eğer ki aşağıda belirtilen yan etkilerden bir tanesi vücudunuzda gözükmeye başlar ise hemen doktorunuz ile iletişime geçmelisiniz. HalsizlikBaş AğrısıYorgunlukKalbin dakikada atış hızında meydana gelen artışDeride zedelenmeKilo artışıMide BulantısıKusmaCisimleri bulanık görmeHuzursuzlanmaTitremeBaygınlıkTat alma duyusunda meydana gelen değişiklikler Bu yan etkiler seyrek olarak bulunsa da meydana geldiğinde doktorunuza başvurarak izlenmesi gereken yolu tekrar gözden geçirebilirsiniz. Crebros’un Saklanması Güneş ışığının direkt olarak gelmeyeceği bir ortamda çocukların kolay bir şekilde erişemeyeceği bir yerde olması tavsiye ortamlarda bulunması ilaca zarar sıcak ortamlarda bulunması da tavsiye kullanma tarihi bittikten sonra kullanılmaması gerekir. Bunun için son kullanma tarihi geçtikten sonra direkt olarak kendi ambalaj içerisinde saklamanız daha uygun olacaktır. Ayrıca bu ilacı normal tedavi süresinden daha erken bir sürede bıraktığınızda herhangi bir etki göstermesi beklenmemektedir. Bu yüzden tedaviyi yarım bırakmanız dahilinde hiçbir problem olmasa da doktorunuza başvurarak bu kararı vermeniz tavsiye edilir. Ayrıca mümkünse bu ilacı doktorunuzun tavsiye ettiği süreden daha uzun bir süre kullanmamalısınız. Vücudunuza yan etki oluşturabileceği gibi böbreklere de her ilacın verdiği zarar gibi etkilerde bulunabilir. Crebros ilacı kullanırken bunlara dikkat etmeniz tavsiye edilir. Böylece alerjik reaksiyonlara verilen tedaviler daha etkili olacaktır. Bu ilacı kullanırken beklemediğiniz bir etki ile karşılaşırsanız ilacı kullanmayı bırakmalı ve Doktorunuz ile görüşmelisiniz. Gösterilen semptomlar normal ise tedaviye devam etmelisiniz. Eğer ki bu ilacı kullanmayı unutursanız ya da geciktirirseniz normal dozdan daha az bir miktarda kullanarak diğer kullanım süresine kadar bekleyebilirsiniz. Kullanmayı unuttuğunuz doz sayısı kadar tek seferde ilaç kullanmak vücudunuza zarar verebilir. Bunun için crebros ilacı nasıl kullanılır tarzında soruların cevabını biliyor olmanız gerekir. Crebros ilacı hakkında yazılan yazımızın sonuna geldik. Internet sitemizde bu ve bunun gibi daha birçok yazı bulunmakta ve ilginizi çeken içerikler hakkında bilgi sahibi olmanıza olanak sağlamaktayız. Bebek uyutma yöntemleri hakkında yazılan yazımızı okumak isterseniz web sitemizde bulunan içeriklere göz atabilirsiniz. Okunma Android veya iOS bir telefon yada tabletiniz varsa ve bugüne kadar hiç Clash of Clans oynamadıysanız bile, mutlaka yakın çevrenizde oynayan birilerini görmüşünüzdür. Son yıllarda her 2 platformda da çok popüler olan Clash of Clans, geçtiğimiz günlerde Liam Neeson'ın oynadığı SuperBowl reklamı ile daha da meşhur oldu. Biz de oyun hakkında daha detaylı bilgi almak isteyen ve bu oyunun ne den bu kadar popüler olduğunu merak eden ziyaretçilerimiz için "Clash of Clans Nedir? ve Neden Bu Kadar Popüler?" başlıklı bir azı hazırlayalım dedik. Peki gerçekten nedir bu Clash of Clans. En basit anlamda açıklamak gerekirse bir mobil strateji oyunu. Supercell firmasının geliştirdiği oyun, şehir kurma oyunu olarak da adlandırılıyor. Fakat basit bir şehir kurma oyunu değil. Bu yüzden de milyonlarca oyuncuya sahip diyebilirim. Android ve iOS versiyonları bulunan Clash of Clans'a ilk başladığınızda kendi adını koyacağınız bir şehriniz, daha doğrusu köyünüz oluyor. Zaman içerisinde bu köyü geliştirerek büyüttükçe büyütüyorsunuz. Peki bunu nasıl yapabilirim diye düşünüyorsanız, oyunun detaylarına girmemiz gerekiyor. Kaynak yönetimininden, şehir defansına, birlik savaşlarından bilimsel geliştirmelere kadar pek çok detaya sahip olan oyunun en büyük avantajları ise ücretsiz ve uzun süreli oynanabilir olması. Köyünüzün gelişimini tamamlamak yıllarınızı alacağı için, 3 gün oynayıp bırakabileceğiniz bir oyun değil. Çünkü siz geliştikçe rakipleriniz de gelişiyor ve içinizde sürekli bir hırs oluşuyor. Bu yüzden köyünüzü geliştirip anasını ağlatıcam onların moduna giriyorsunuz istemeden de olsa. Clash of Clans'ın diğer bir iyi yönü ise, ister çok ister az zaman harcayarak oynayabiliyorsunuz. Eğer oyuna harcayabileceğiniz çok fazla zamanınız varsa, köyünüzün gelişimi savaşlardaki başarılarınız ile doğru orantılı olarak daha hızlı sağlanabiliyor. Eğer benim gibi çalışıyorsanız fakat yine de Clash of Clans oynamak istiyorsanız, günde bir kaç kere köyünüzü kontrol ederek hammadelerinizi yani kaynaklarınızı toplayabilir ve gerekli geliştirmeleri sağlayabiliyorsunuz. Özellikle ilerleyen seviyelerde günde bir kaç kez bakmak yeterli olabiliyor. Fakat ben agresifim, savaş yapmayı severim derseniz, o zaman sürekli ordu çıkarıp düşmanları yağmayabilirsiniz. Tabi onlarında sizi yağmalama ihtimali bulunuyor. Boşuna dememiş atalarımız, el elden üstündür diye. Bu oyunda tam olarak bunu göreceksiniz. Nedeni ise ne kadar kuvvetli olursanız olun sizin köyünüze saldırıp sizi darma duman edecek başka kişiler her zaman olacak. Fakat savaşlarda kaynaklar dışında bir şey kaybetmiyor olmanız ve eğer yenilirseniz şehrinize diğer kişilerin de saldırmaması için verilen kalkan sayesinde oyundan daha fazla keyif alabiliyorsunuz. 1 Clash of Clans Nedir? Kaynak üretimi üzerine kurulu olan bir şehir kurma oyunu Clash of Clans. Altın ve mor iksir madenlerinin seviyelerini geliştirerek saat başına üretiminizi arttırarak giriş seviyesinde daha hızlı gelişebilirsiniz. Kaynak üretimi dışında, köyünüzü yağmalardan koruyabilmek adına güzel bir savunma stratejisi oluşturmanız gerekiyor. Bununla birlikte yapacağınız saldırılarda kullanacağınız taktiklerde savaş başarılarınızı belirliyor. Ben saldırgan oynamayı sevmediğim için neredeyse hiç saldırı düzenlemiyorum ve defansif bir taktik ile sadece kaynak üretimi gerçekleştiriyorum. Bu konuya da yazının ilerleyen kısımlarında tekrar detaylı bir şekilde değineceğim. Oyunda her şeyi bir anda yapabilmeniz mümkün değil. Bu nedenle önceliklerinizi seçerek o yönde geliştirmeleri ilk plana koymalı ve daha sonra bu yolda ilerlemlisiniz. Oyundaki binalar; Belediye binası, altın madeni, iksir toplayıcı, büyü fabrikası, labaratuvar, kışla, kara kışla, kara iksir sondası, altın deposu, iksir deposu, kara iksir deposu ve inşaatçı kulubesi. Bu binaların bazılarını oyunun hemen başında yapabiliyor iken, bazılarını yapabilmek için belediye binanınızın seviyesini arttırmanız gerekiyor. Bu binalar dışında bu binaları düşman saldırınların korumanızı sağlayan duvarlar ve savunma birimleri bulunuyor. Hem duvarların hem de savunma birimlerinin seviyeleri oldukça önemli. Bu nedenle duvarlar ile köyünüzü güzel bir şekilde sınırlayarak içeriye savunma mekanizmasını en iyi şekilde kurmanız gerekiyor. Savunma binaları ise şu şekilde; Top, Havan, Okçu kulesi, Hava savunması, Büyücü kulesi, Gizli tesla, X-yayı ve Cehennem Kulesi. Bu avunma birimlerine ek olarak köyünüzü korumanızı sağlayan diğer engel ve patlayıcılar bulunuyor. Eğer bu birimleri köyünüzün kilit noktalarına yerleştirirseniz, saldıran rakipleriniz neye uğradığını şaşırarak bir anda savaşı kaybedebiliyorlar. Siz de başarılı bir savunma ile kupa kazanıyorsunuz. Kupa demişken, oyunda kaynak üretimi ve seviyeniz dışında kupaya önem vererek, sadece kupa kazanmak için de oynayabilirsiniz diğer pek çok oyuncu gibi. Kupa, kazandığınız savaşlardan ve başarılı bir şekilde savunduğunuz rakip saldırılarından elde edebildiğniz bir ödül sistemi. Fakat oyundaki sıralamaların hepsi bu kupaya göre yapıldığı için, kupa pek çok oyuncu için daha düşük seviyedeyken önemli bir rol alıyor. Ben bunun yanlış olduğunu düşünüyorum fakat yinede her oyuncunun kendine özgü bir oyun tarzı olacağı için, yanlış değil kişisel tercihler diyebilirim. Köyü inşa etme ve aksiyon safhası olarak ikiye bölerek oyunun biraz daha içlerine girmek, yeni başlayan yada başlamayı düşünen ziyaretçilerimiz için oldukça yararlı olacaktır. 2 Köy İnşa Aşaması Clash of Clans'ı Android ve iOS cihazlarınıza indirip kurduktan sonra oyuna ilk başta neredeyse boşa yakın bir köy ile başlıyorsunuz. Fakat size sunulan altın ve iksirleri kullanarak bir takım maden ve bina gelişimi yapabilmeniz mümkün. İlk aşamada en çok ihtiyacınız kaynaklar olduğu için altın ve iksir madenlerini oluşturmanız ve geliştirmeniz daha önemli. Bu aşamadan sonra eğer çok fazla vakit ayırabilirim diyorsanız, askeri birliklere ve binalara önem vererek, ilk 2 - 3 günlük sürenin ardından düşmanlara slrımaya başlayıp kaynaklarını yağmayabilirsiniz. Yapacağınız saldırılarda rakibinizi alt edip edemeyeceğini iyi bir şekilde analiz etmeniz gerekiyor. Aksi halde savaşların getiriden çok götürüsü oluyor. Savaş konusunu bir sonraki aşamada detaylı olarak anlatacağım. O yüzden köy inşaasına geri dönelim. Köyde en önemli binanız belediye binası. Bu binanın seviyesi arttıkça, yapabileceğiniz savunnma, askeri, araştırma gibi diğer tüm bina ve birimlerin sayısı da artıyor, geliştirme seviyesi de. Fakat belediye binası geliştirirken dikkat etmeniz gereken nokta, belediye binasını bir üst seviyeye çıkarmadan önce, kendi seviyesinde bulunan diğer tüm bina ve birimlerin maksimum seviyeye geldiğini bilmek. Yani daha fazla geliştirebileceğiniz bir şeyiniz kalmadığında, belediye binasını bir üste çıkartarak daha güçlü rakiplerin ligine geçiş yapmak, gireceğiniz savaşlarda ve karşılaşacağınız saldırılardaki başarı oranınızı arttırıyor. Belediye binasından sonraki önceliğiniz ise madenler ve savunma olmalı. Çünkü köyünüzün kalkan koruması olmadığı her an, saldırıya açık durumda oluyor ve milyonlarca oyuncu olduğu için, çok fazla olmadan saldırı ile karşılaşıyorsunuz. Ayrıca başarılı bir savunma size beklenmedik kupa kazanımları sağlıyor. Ben oyunu genelanlamda defansif oynadığım için oldukça mutluyum. Faat benim oynadığı mtaktik tamamen farklı ve kupa üzerine değil. Madenleri olabildiğince hızlı maksimum seviyeye çıkararak kendi üretim miktarınızı en üst seviyeye çekmek, sizin için her şeyin daha hızlı ilerlemesini sağlıyor. Bu nedenle belediye binalarından sonra madenlere önem vermeniz gerekiyor. Tüm bunları yaparken son önemli nokta köyünüzün duvarlarını başarılı bir şekilde dizmek. Savunma birimleriniz ile duvarları başarılı bir şekilde yerleştirebilmek için internet üzerindeki pek çok rehberden yardım alabilirsiniz. Bu yardımı alırken belediye binanınızın seviyesine göre yardım aramayı unutmayın. Çünkü her belediye seviyesinde yapabileceklerinin limiti daha önce de dediğim gibi değişiyor. Aslında uygulanabilecek çok fazla taktik ve strateji bulunuduğu için biraz da kendinizi geliştirmeniz ve yaratıcılığınızı kullanmanız için bir süre kendi deneylerinizi yapmanız sizin açınızdan yararlı olabilir. Fakat biraz yardım almak da işinize yarayacaktır elbet. Köy aşamasının en önemli 3 kısmı bu şekilde ilerliyor. Bu aşamalardan sonra labaratuvar ve asker geliştirmelerini yaparak askeri gücünüzü arttırmak ve yapacağınız saldırılarda daha kolay galibiyet almak için uğraşabilirsiniz. Köy geliştirme süreci ilk başlarda çok hızlı ilerlemesine rağmen, bir süre sonra tek bir bina geliştirme işlemi bile 5 - 10 gün arasında sürebiliyor. Bu nedenle ilerleyen seviyelerde eğer çok sık savaş yapmıyorsanız oyuna günde bir yada iki kere bakmanız yeterli. 3 Aksiyon Aşaması Clash of Clans'ın savaş aşamaları 2 farklı seçenek sunuyor. Ya tekli oyuncu modunda goblinler ile savaşıyorsunuz, yada diğer oyuncuların köylerine savaşarak ganimet kazanıyorsunuz. Tekli oyuncu modunda saldıracağınız goblinler, basit anlamda savaşların yapısını öğrenebilmeniz için geliştirilmiş ve biraz basit. Fakat goblin köylerini yok ederek ilerledikçe daha zorlu savunmaya sahip goblin köyleri karşılaşıyorsunuz. Eğer yeni bir oyuncuysanız, savaşlarda neler olup biteceğni görmek için goblinler ile savaşmanızı öneririm. Bu sayede savaşlarda neler yapmanız yada yapmamanız gerektiğini öğrenebilirsiniz. Diğer yöntem ise çok daha fazla kaynak getirisi ile birlikte çok daha fazla da risk taşıyan online savaş. Bu yolu tercih ederseniz, size sunulan köylerden birini seçerek saldırmanız gerekiyor. Karşınıza gelen köye saldırmak istemezseniz, belirli bir altın karşılığında sınırsız olarak rakibi değiştirebiliyorsunuz. Rakibinizi seçerek rakip oyuncunun köyüne saldırmaya başladığınız an savaşı sona erdirmek için 3 dakika süreniz var. Bu süre içerisinde kazanmak için yeterli olan hasarı yapmanız yada rakibinizin belediye binasını yıkmanız gerekiyor. Eğer rakip köyün belediye binasını yıkmayı başarırsanız, savaşta ne olursa olsun savaşı siz kazanmış sayılıyorsunuz. Fakat kazanacağınız ganimet miktarı düzenlediğiniz saldırıya göre değişiyor. Savaş söz konusu olduğunda, Clash of Clans'da çok fazla senaryo ortaya çıkıyor. Kimi oyuncular belediye binalarını dışarıda bırakarak rakiplerin 1 - 2 asker ile onları yenebilmelerine izin verirken, kimileri de belediye binaları üzerine öyle bir savunma kuruyorki yıkabilene aşk olsun. Yapacağınız savaşlar gün geçtikçe daha da zorlu olmaya başlıyor. Bunun nedeni ise oyun çok fazla savunma birimi ile değişik binaların eklenmesi. Savaşlarda rakibinizin sinsi hamleleri sizi hiç beklemediğiniz şeyler ile karşı karşıya bırakabilir. Savaşlarda yerleştirdiğiniz askerleri yönetmek mümkün değil. Bu nedenle askerlerin yerleştirmesini yaparken en iyi kararı verdiğinize emin olmanız gerekiyor. Aksi taktirde savaşı kaybetme ihtimaliniz yüksek. Askerleri yönetebilmek mümkün değil ama belirli asker türlerini, sahip oldukları özelliklere göre savaşa sokmak elinizde. Örneğin en çok kullanacağınız asker türlerinden biri devler. Bu devler hem çok güçlü hem de savunma binalarını hedef alarak, en yakında savunma binalarına yürüyorlar. Tek kötü yanları ise çok yavaş olmaları. Savaşta kullanacağınız goblinler ise düşmanın altn ve iksir depolarına depar atarak, buraları yıkıp savaşı kaybetseni bile fazla miktarda kaynak elde etmenizi sağlıyor. Fakat goblinler çok nadiren savaşlarda kullanılıyor. Goblinleri kullanabilmek için ideal rakibi bulmanız gerekiyor. Eğer agresif bir Clash of Clans oyuncusu olmak istiyorsanız sınırsız sayıda saldırıyı yapabileceğiniz bilmeniz gerekiyor. Fakat bir savaştan çıktıktan sonra, yeni askerler oluşturabilmek için birden fazla kışla binasına ihtiyaç duyabilirsiniz. Eğer köyünüze bir saldırı alırsanız ve bu rakibiniz bu saldırısında yenmeyi başarırsa köyünüz dışarıdan gelecek diğer saldırılara karşı belirli bir süre kalkan altına giriyor. Yani yenildiğiniz bir savaştan sonra belirli bir süre başka rakipler size saldıramıyor. Eğer bu kalkan köyünüzün üzerindeyken siz farklı bir köye saldırmaya çalışırsanız, yani saldırırsanız köyünüzün üzerindeki kalkan iptal olur ve tekrar saldırılabilir hale geliyorsunuz. En İyi Clash of Clans Taktikleri Eğer sabırlı ve sakin bir oyuncuysanız Clash of Clans'da başarılı olmak için farm olarak adlandırılan, daha az savaş yapacağınız ve günde bir kaç kere kontrol ederek yükselebileceğiniz, kendimde uygulamadığım taktiği öneriyorum. Bunun sebebi Clash of Clans'da 2000 ve üzeri kupaya ulaşmak için ne kadar başarılı olursanız olun, belirli bir seviye üzerinde olmanız gerekiyor. Bu nedenle hızlı bir şekilde seviye atlama ve köy geliştirme yapabilmek için farm taktiği en uygunu görünüyor. Farm taktiğinde amaç kaynakları etkin kullanmak ve size saldıranlara kaynak vermemek ilk amaç olduğu için güçlü bir savunmaya ihtiyacınız var. Ayrıca belediye binasını köyün sınırları dışında bırakarak, size saldıranların sadece belediye binasını yıkarak sizi yenmelerine izin vermeniz gerekiyor. Bu sayede rakipleriniz belediye binasını yıkarak, kaynaklarınıza saldırmadan gidebiliyor. Kendi seviyenize göre güçlü de bir savunmanızda varsa, rakiplerinizin hem size hem de kaynaklarınıza saldırma ihtimali çok düşüyor. Eğer farm taktiğini uyguluyorsanız, köyünüzden temizlediğiniz ağaç, yeşillik ve kayalardan çıkan yeşil taşları biriktirerek, indirim dönemlerinde altın ve iksir üretimini iki katına çıkararak, hızlı yükselişler sağlayabiliyorsunuz. Fakat benim çok zamanım var günde 10 kere oyuna bakabilirim derseniz, yine güçlü bir savunma yanında askeri gücünüze de önem vererek, rakiplerinizle sürekli savaşarak onlardan kaynak elde edebilirsiniz. Bu taktikde dikkat etmeniz gereken nokta ise, savaşlarda çok dikkatli olmanız. Eğer savaşlarda hatalar yaparsanız ve yanlış hedef seçerseniz, size çok daha pahalıya patlayabiliyor. Ben henüz 70'li seviyelerde olduğum için farm taktiğini bırakmadım. Bir süre daha devam ederek güçlü bir savunma sahibi olunca, belediye binasını çıkarmayı düşünüyorum. Farklı taktikler ve köy dizilimleri için internette bulduğunuz sonuçları da inceleyerek oyun tarzınıza en uygun olanı seçebilirsiniz. Clash of Clans İndir / Clash Royale İndir Oyunun Android ve iOS versiyonlarını aşağıdaki bağlantılara tıklayarak hemen ücretsiz olarak indirebilirsiniz. Minecraft Şiddet İçeren Bir Oyun Mudur? Hayır!

clash of clans savaş kitabı ne işe yarar